30 Aralık 2013 Pazartesi

Kitap Yorumu: Sen Gittiğinde - Gayle Forman


Serinin ilk kitabı Eğer Yaşarsam/If I Stay için yazdığım yoruma buradan ulaşabilirsiniz.

Henüz Eğer Yaşarsam'ın yorumunu yazarken Sen Gittiğinde/Where She Went önümde açık duruyordu. İlk kitabı bu kadar acımasızca bitiren Gayle Forman adeta beni kolumdan tutup ikinci kitabı okumaya sürüklemişti. Ben de itaat ettim ve Sen Gittiğinde'ye başladım. Bu seriyi üst üste okumak ne kadar doğru bilemiyorum ancak bu kitaplar yüzümde hüzünlü bir gülümseme ile kapandı benim için.

Aslında Türkçe adları tadını biraz bozuyorlar ama bu serinin kitaplarının adları içeriğe son derece uyumlu bence. İlk kitapta Mia'nın "yaşaması/kalması" için mücadelesini okurken Sen Gittiğinde/Where She Went'te Adam'ın Mia'dan sonraki hayatını okuyoruz.

Evet, bu kitap tamamen Adam'ın bakış açısıyla anlatılıyor. Bu yüzden ilkinden oldukça farklı bir yerde dursa da Gayle Forman'ın tanıdık kelimeleri size yine çarpıyorlar, merak etmeyin. 

Ondan ailesini alan trajik trafik kazasından sağ kurtulan Mia ilk kitabın sonunda Adam'ın çabalarıyla komadan uyanmıştı hatırlarsanız. Ve Adam ona bir söz vermişti; eğer yaşarsa ve bunu ondan isterse onu yalnız bırakacaktı. Yeter ki yaşasın. İsterse eski hayatından sonsuza dek kurtarabilirdi. Aslında Adam'ın tek amacı âşık olduğu kızın hayatta olduğunu görebilmekti. Mia'nın seçeceği yolun bu olacağını bilemezdi.

Mia, uyandıktan kısa bir süre Julliard'a gitmek üzere Oregon'dan New York'a taşınıyor. Ve bu kadar. Bir daha geri dönmüyor. Sen Gittiğinde, bundan üç yıl sonrayı anlatarak başlıyor. Mia'yı üç yıldır görmemiş bir Adam var karşımızda. Hayallerine ulaşmış, grubu artık ünlü. Turnelere çıkıyor, röportajcıları peşlerinden koşturuyorlar. Ama Adam eski Adam değil. Bir şeyler eksik. Ne olduğunu tahmin edersiniz.

Ben bir nehrin akıntısına kapılmıştım, o ise kıyıda kalmıştı.

İlk kitapta hatırlarsanız Adam'a o kadar da çok yer verilmemişti. Son kısımda finalini yapıp, bizi kendine âşık ettikten sonra ortada dımdızlak bırakmıştı. Fakat bu kitapta onu çok çok daha yakından imkânı buluyoruz. Mia gittikten sonra yaşadıklarını öğreniyor, onunla beraber biz de Mia'yı merak ediyoruz. Ve sonra birden hepimizin karşısına dikiliyor.

Mia ve Adam New York'ta, Mia'nın resitalinin bitişinde karşılaşıyorlar. Adam için onu böyle karşısında görmek acı verici. Elbette onun neler yaptığını az çok biliyor. Hayallerinin peşinden koştuğunu, tanınmış bir çellist olma yolunda hızla ilerlediğini... Aynı zamanda da hiçbir şey bilmiyor. Böylece koca bir geceye beraber geçiriyorlar. Birbirlerini, daha doğrusu yeni Adam ve Mia'yı, yeniden tanıma fırsatı buluyorlar.

Yazar, yine çok kısa bir dönemi ele almış. Tabii geriye dönüşler var. Ve tıpkı Eğer Yaşarsam/If I Stay'de olduğu gibi hiç sıkılmadan, fakat boğazımda bir yumruyla okudum.

Beni paylaşmıyorsun. Ben seninim.

Galiba bu seride en sevdiğim şeylerden biri karakterlerin "fazla" gerçekçi olması. Mia'nın geriye kalan tek sevdiğini terk etmesine ve kendisine yeni bir hayat kurmasına kızamıyorsunuz. Sadece ona üzüldüğünüz için değil, gerçekten anladığınız için yapıyorsunuz bunu. Adam'ın ise yeni alışkanlıklarına ya da dönüştüğü kişiye bakıp suratınızı buruşturamıyorsunuz. Aksine, daha çok seviyorsunuz. Çünkü ikisi de bu kitapta daha çok "gerçek" olmuşlar. Büyümüşler. Değişmişler.

Kısacası seri aklımda her zaman yer edecekler arasında yerini aldı. Gayle Forman'ın tarzını sevdiğim için diğer kitaplarına da göz atmayı düşünüyorum.

Son olarak; yaklaşık iki gündür dönüp dönüp dinlediğim Lea Michele'nin bu yeni şarkısının kitaba ne kadar uyumlu olduğunu bugün fark ettim. Paylaşmadan olmaz.


Puan: 5


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...