Çok garip duygular içindeyim. Koskoca seriyi hunharca okuyup bir hafta gibi bir sürede bitirdim. Bu kadar seveceğimi bilseydim, böyle su gibi bitirir miydim? Evet, bitirirdim. Kimi kandırıyorum.
İlk başta söyleyeyim, daha önceki yorumlarımdan da anlaşılacağı gibi seriyi genel olarak çok seviyorum. Hattâ büyük hayranı oldum bile diyebilirim. The Iron Fey, masal tadında ama gerektiğinde hırçınlaşıp, vahşileşebilen ya da romantikleşebilen bir kurguya sahip. Yazarın hayalgücü mükemmel. Karakterlere zaten söylenecek söz yok. Hepsine bayılıyorum. Yaratık çeşitliliği desen, her kitapta yeni bir tane karşınıza çıkıyor.
Ve The Iron Knight... Serinin son kitabı. Duygularımı alt üst eden kitap. Diğer üç kitabın aksine, dördüncü kitapta Ash'in bakış açısından olaylar anlatılmış ve bence bu müthiş olmuş. Onun duygularını okumak farklı, güzel bir deneyimdi.
Yazının buradan sonraki kısmı bol spoiler içermeye aday.
Ashallyn'darkmyr Tallyn, Winter Court/Kış Sarayı'nın geriye kalan tek prensi ve veliahtı, sürgün prens, ruhsuz fey, sevdiği kız Meghan Chase için her şeyi göze almaya hazır. Şimdi ikisi ayrılar. Meghan, Iron Queen olarak kendi krallığının başında görevini yapıyor. Ash ise fey ırkından olduğu ve demir onu öldürdüğü için Meghan'ın yanına gidemiyor. Ama Ash bir yemin etti. Meghan'a, her ne olursa olsun, geri döneceğine dair söz verdi. Sözünü tutmakta son derece kararlı. Bu yüzden her zamanki gibi peşine takılan Summer Court/Yaz Sarayı'nın şakacısı Robin Goodfellow, diğer adıyla Puck, ile beraber bir yolculuğa çıkıyor. İkisi, önce yolculukların vazgeçilmezi cait sith Grimalkin'i buluyorlar. Daha sonra ise yeni yoldaşları The Big Bad Wolf ve sürpriz bir kişi ile beraber Ash'in isteğini gerçekleştirmek için yollara düşüyorlar.
Kış Prensi Ash'in artık tek isteği Meghan'la beraber olmak. Bunun tek çaresi ise insana dönüşmesi. Bir fey'in insana dönüşmesi elbette öyle çok görülmüş bir hadise değil. Feyler ruhsuzdur, Ash'in şimdi bir ruha ihtiyacı var. Ama önce yol arkadaşlarıyla beraber tehlikeli yollardan geçip, hayatta kalması gerek.
The Iron Knight'ta Ash'in geçmişiyle, onunla beraber yüzleşme imkanı buluyoruz. Winter Court'a mensup olmanın ona getirdiği karanlıkla boğuşması gerek. Birlikte, feylerin ruh kazanabildikleri tek yere, Dünya'nın Sonu'na, doğru giderlerken Ash'in karşısına çıkacak en büyük düşman da yine içindeki karanlık.
The Iron Fey serisinin son kitabı, diğer kitaplardan farklı olarak tamamen Ash'e adanmış. Ve seri bu kitapla beraber etkileyici bir sonla final yapıyor.
Ahh, ben bu seriyi özleyeceğim! Çok bağlandım kısa sürede. Ash'i, Meghan'ın, Puck'ı ve müthiş esprilerini, Grimalkin'i ve umursamaz, bilmiş tavırlarını hepsini özleyeceğim. Keşke bitmeseydi diyorum içten içe fakat bitmesinin daha iyi olduğunun da farkındayım. Julie Kagawa uzatıp işkenceye çevirmemekle iyi yaptı. Lâkin benim gibileri de unutmadı ve 3 novella ve 1 yan seri yazdı.
Ayrıca daha önce serinin kitap kapaklarına bayıldığımı belirtmiştim ama The Iron Knight'ınkine daha bir bayılıyorum. Baksanıza şuna! Bir yanda Ash, bir yanda Puck. Daha başka ne isterim?
Nevernever'da, yeni maceralarda görüşmek üzere!
Bu da The Iron Knight kitap fragmanı:
The Iron Fey serisi:
(Yorumlara ulaşmak için yazıların üzerine tıklamanız yeterli.)
Puan: 5
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder