Bana Dokunma'nın yazılış tarzı gerçekten ilginç. Her şeyden önce böyle orijinal bir tarzı yakaladığı için yazarın önünde şapka çıkarıyor, hatta eğiliyorum. Kitap, genel hatlarıyla da güzeldi. Sıkmadan okuttu kendini. Sonlara doğru X-Men havası sezmeye başlamış olsam da kesinlikle rahatsız etmedi.
Juliette dokunuşuyla insanları öldürebilme kabiliyetine sahip olduğu için tımarhaneye kapatılmıştır. Ailesi de dahil herkes onu dışlamıştır. Çok uzun zamandır bir hücreye tıkılmış vaziyettedir. Bir gün yanına bir hücre arkadaşı verilir. Hücre arkadaşı erkektir. Juliette, ilk başlarda ondan ölümüne korksa da varlığına alışmaya başlar. Hücre arkadaşı, yani Adam, onun çocukluktan tanıdığı biridir aslında. Ancak Adam’ın onu hatırlamadığından emindir.
Juliette yine bir gün hücresinden neredeyse sürüklenerek dışarı çıkarılır ve bulunduğu yerin otoritesi gibi görülen Warner isimli birinin yanına götürülür. Warner, onun yeteneğinin farkındadır, hattâ onu kendi lehinde kullanmak istiyordur.
Bana Dokunma'nın distopik dünyasında Yeniden Kuruluş isimli örgüt, dünyayı daha iyi bir hale getirmek için tüm kontrolü eline almış fakat çok daha kötülerine sebep olmuş. Eski dünya yerini çok daha berbat bir yere bırakmış.
Dediğim gibi, yazarın tarzı hayli ilginç. Juliette’nin aklından geçirdiği ama düşünmek bile istemediği sözlerin üzerini çizmiş. Çok enteresan betimlemeler kullanmış. Juliette’nin kızarışlarını bol bulmuş, başlarda susup durmasını mantıklı bulmamış olsam da ilerledikçe güzelleşen bir kitaptı. Bir de fazla romantizm sevmeyenlerin uzak durmalarını öneririm. Çünkü Adam ve Juliette arasında bu tür sahneler çokça mevcut.
...Sıcaktan ve ardında bıraktığı o yapışkan, terli pislikten nefret ediyordum. Bizim, onun varlığıyla bitmek bilmeyen saatler geçirdiğimizi fark edemeyecek kadar kendisiyle meşgul olan güneşin ilgisizliğinden nefret ediyordum. Güneş, kibirli bir şeydi, bizi bezdirirken dünyayı ardında bırakıp giderdi.
Ay ise sadık bir arkadaştı.
Hiç gitmezdi. Daima oradaydı, bizi izlerdi, sadıktı, bizi aydınlık ve karanlık anlarmızıda tanır, tıpkı bizim gibi sonsuza dek değişirdi. Her gün kendisinin farklı bir versiyonu olurdu. Bazen zayıf ve solgun, bazen de güçlü be ışık sçan bir ay olurdu. Ay, insan olmak ne demek bilirdi.
Warner karakterini sevdiğimi itiraf etmek zorundayım. (Lanet olası kötü adam sevdam!) Roman, aynı zamanda aksiyon bakımından da zengin. Distopya sevenleri hayal kırıklığına uğratacağını düşünmüyorum.
Serinin ikinci kitabı çok daha heyecanlı olacağa benziyor.
Puan: 4
Favori kitaplarından bir tanesi~!
YanıtlaSilDediğin gibi yazarın tarzı çok farklı. Okurken zevk alıyorsunuz. Aynı zamanda karakterleri de çok iyi yansıttığını düşünüyorum. Özellikle kız karakteri çok iyi yansıttı bizlere.
Oldukça fazla romantizm içermesi de benim için büyük bir artı oldu. Kitabı çok sevmemin bir nedeni de budur. :)
Evet, uzun zamandır genelde aynı tarz kitaplar okuduğum ve onlar da doğal olarak aynı yazım biçimini kullandığı için farklı bir tane okumak iyi geldi.
SilBen de romantizm seviyorum ama dozunda bırakmak lazım. :) Bu kitapta birazcık fazla gibi geldi bana. Ama yine de okuma hızımı vs. düşürmedi. O yüzden o kadar da kötü bir etki bıraktı diyemem.
Kitap bayağı ilginç gözüktü . Listeye eklemem lazım :)
YanıtlaSilSon zamanlarda çıkan en değişik genç yetişkin romanlarından biri.
SilUmarım beğenirsin! :)