28 Ağustos 2012 Salı

Kitap Yorumu: The Iron Daughter - Julie Kagawa


The Iron Fey serisinin ikinci kitabı The Iron Daughter su gibi akıp giden kitaplardan. İlk kitaptan sonra, beni çokça umutlandıran seri, ikinci kitabıyla hiç hayalkırıklığına uğratmadı. Sıkmadan kendini okuttu, her daim heyecanı zirvede tuttu, üstüne bir de duygusallık ekledi; böylece en iyi tarifi tutturmuş oldu.

Ah, ne kitaptı ama!

Son bölümde neredeyse ağlayacaktım. ASH!

İlk kitapta Meghan'ın Ash'le Winter Court'a dönmesi yönünde yaptığı anlaşmayı uygulamak için çiftimiz Kraliçe Mab'e doğru yolculuğa çıkıyorlar. Lâkin, her ne kadar bazen duyguları onu ele geçirse de Ash, Meghan'dan uzak durmaya çalışıyor. Bizim duygusal kız, bundan bir hayli etkileniyor, bol bol gözyaşı döküyor tabii. Meghan'ın Winter Court'ta tutsak olduğu süre boyunca Ash onun gözüne görünmemeye, hattâ çok ters davranmaya devam ediyor. Fakat mevsimlerin değişimi yaklaşıyor ve pek yakında Scepter of Seasons, yani Mevsimler Asası, Unseelie sarayına geçecek. Bu da bir kutlamanın yolda olduğuna delalet ediyor.



Asa'nın değişiminin yapıldığı törende, Ash'in iki ağabeyinden en büyüğü Sage'la konuşmak üzere taht odasına giden Meghan'ın peşine yine beklenmedik şeyler takılıyor. Iron Fey taht odasına saldırıyor ve Scepter of Seasons'u çalıyor. Elbette kabak Summer Court'un başına patlıyor. Zaten birbirlerine yüzyıllardır düşman olan bu iki halk, Kraliçe Mab'in, Oberon'u Asa'nın hırsızlığıyla suçlamasıyla savaşmaya hazır vaziyete geliyorlar.

Ash ile birlikte Winter Court'tan kaçmak zorunda olan Meghan ise Asa'nın gerçek hırsızlarının peşinde. Bu yeni görevle eski takım yeniden toplanıyor. Puck'ın geri dönmesiyle ise işler iyice arap saçına dönüyor. Ash'in kalp kırıklığıyla savaşmaya uğraşan Meghan, Puck'un kendisine ilgi duyduğunu fark ediyor, ve olanlar oluyor. Buyurun size aşk üçgeni!

"Great," Puck panted, as Ironhorse cantered us, bellowing that he would shield me from the flames. "Just great. I hate spiders. I hate wasps. But, you know what I hate even more than that?"
The thing behind us roared, and another blast of flame seared the branches overhead. I winced as we ran beneath a rain of cinders and flaming twigs. "Dragons?" I gasped.
"Remind me to kill Grimalkin next time we see him."

Meghan, Ash, Puck ve Grimalkin yanlarına bir yoldaş daha ekleyip, arada eksilerek, Asa'yı Iron Fey'in elinden almaya çalışıyorlar. Macera hiç dur durak bilmiyor yani. Çünkü Nevernever'da tehlike uyumak bilmez!

Ve, evet, ben de kitap boyunca Ash ve Puck arasında gidip geliyordum. Ama, tamam, son kararım bu yönde; Ash ile Meghan'ın birlikte olmalarını istiyorum ama Puck'ı da seviyorum. O da gitmesin. Her iki male fey'imizi de okumaktan büyük keyif alıyorum.

The Iron Daughter, Julie Kagawa'nın kendine hayran bıraktığı ve sonuyla beni etkileyen romanlar arasında yerini alıyor. 

Bu arada seriyle ilgili araştırma yaparken bu güzel çizimi buldum. Soldan sağa doğru; Puck, Grimalkin, Meghan ve Ash. Hayalimdekine en yakın çizim diyebilirim.


Serinin ilk kitabı The Iron King yorumum için, tık.

Puan: 5


4 yorum :

  1. Zaten merak ediyordum iyice meraklandım şimdi iyi mi!.Yorum da çok güzel olmuş,ellerine sağlık :)Kapağı da ayrı bi hoşmuş hatta:D:D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. :) Güzel seri cidden. Umarım okuma imkanı bulursun. Kapakları benim de hep hoşuma gitmiştir. Hele ki son kitabın kapağına hastayım. :))

      Sil
  2. Kapağı oku beni diyor ,sen de 5 puan vermişsin.Tarz değişikliği yapıp okunacaklar listeme eklesem mi:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Genç yetişkin edebiyatından az da olsa hoşlanıyorsan seversin diye düşünüyorum. Bir kere seri çok eğlenceli. Sonra karakterler güzel. Kısacası yorumdan da anlaşılacağı gibi ben çok seviyorum. Önermezsem ayıp olur. :) Ayrıca herkesin karanlık prensimiz Ash ve haşarı çocuğumuz Puck'la tanışmaya hakkı var. :)

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...