30 Ekim 2012 Salı

Yeni Kapak Alarm(lar)ı!

Kış yaklaşırken serilerin devam kitapları ve yeni kitaplar da gün geçtikçe daha hızlı yayınlanmaya başlıyor. İşte son birkaç haftada kapak görselleri paylaşılan, genel olarak YA kategorisindeki kitaplardan bazıları:




27 Ekim 2012 Cumartesi

Kitap Yorumu: The Golden Dynasty - Kristen Ashley



Bu kitap fevkaladenin fevkinde, efendim.

The Golden Dynasty'i çok sevgili Romancekolik şiddetle öneriyordu uzun zamandır, en sonunda küçük bir etkinliğimsi çerçevesinde birkaç arkadaşla beraber okuma kararı aldık. Aslında iyi ki öyle yaptık; çünkü ben hem kitap okuma etkinliklerine ve başkalarının benimle aynı kitabı okurken ki duygularını bilmeye bayılıyorum, hem de böylece tatil zamanına denk geldi ki eğer vaktimin bu kadar bol olmadığı bir zamanda okusam devamını getirmek için çıldırırdım.

Evet, kitap o kadar iyiydi. Sürükleyici, etkileyici, ici ici vs. vs. Şöyle ki; okuyan pek çok kişi ana karakterlerimizi Game of Thrones'un Daenerys Targaryen ve Khal Drogo'sunu benzetmiş, ben de onlara kesinlikle katılıyorum. Dizinin de serinin de sıkı bir hayranı olarak bu benzetmeyi yerinde ve pozitif buldum. Pozitif, çünkü Dany ve Drogo'nun hikâyesini devam ediyormuş gibi düşünmek, üstelik çok daha gönlüme uygun bir sonla noktalandığını görmek feci halde içimi rahatlattı. Bu yüzden kitap boyunca bol bol sırıttım sanırım.


25 Ekim 2012 Perşembe

Altın Zambak ve Fanların Seçtiği Sahne

Eğer Bloodlines (Kanbağı) serisinin resmi Facebook sayfasının takipçisiyseniz uzun zamandır konuşulan bu etkinlikten haberdarsınızdır. Ben yine de söyleyeyim: Daha önce Altın Zambak (The Golden Lily)'ın fragmanında oynayan ve Sydney ile Adrian'ı canlandıran oyuncularla tanışmıştık. Aynı oyuncuların fanların seçeceği bir sahneyi canlandıracağı haberi geldi sonra. Binlerce hayranın oylamasıyla sahne Altın Zambak'ın sonundaki öpüşme sahnesi olarak belirlendi. Bugün itibariyle de video, sayfada yayınlanıp Kanbağı hayranlarının beğenisine sunuldu.

Kocaman harflerle belirteyim ki bu video SPOİLER İÇERİYOR! Altın Zambak'ı henüz okumadıysanız, bırakın kalsın.

Ayrıca belirtmeden geçmeyeyim; ne kadar tam anlamıyla hayalimdekine uymasa da oyuncuları ve sahneyi beğendim. Adrian'ı oynayan Nic Wheeler ve Sydney'i oynayan Daisy Masterman güzel bir iş çıkarmışlar. İzlerken benim gibi "Adriiiiannn!" çığlıkları atmaya hazır olun!

İşte fanların seçtiği öpüşme sahnesinin Nic ve Daisy'le hayat bulmuş hali:


Kitap Yorumu: Bared to You - Sylvia Day


Ben böyle küsmeli barışmalı kitap görmedim arkadaş! Kitabın yarısından çoğu, Gideon'la Eva'nın bir sebepten kavga edip, sonra tekrar barışmasıyla geçti. Bir süre sonra alıştım artık, "hah, tamam şimdi kavga ederler" dedim, o anda kavga ettiler. Barışmaları desen ayrı mevzu. Fifty Shades'deki barışmaya çok çabuk dediydim, o zaman bunlarınki neydi? Aradan iki saat geçmeden sevişiyorlar ve ardından hemencecik barışıyorlar! Hayır, ayrılacaksanız ayrılın bizi de süründürmeyin burada, değil mi? Yordu bu kitap beni yordu.

Uyuz olduğum konulardan biri de Gideon'un ser verip sır vermemesiydi. Heh, tamam, anladık "gizemli karanlık" herifsin. Yakışıklısın, zenginsin ama hiç âşık olmadın. Geçmişinden dolayı sorunlusun, burası da tamam. İyi de arkadaş, kız sana her bir şeyini anlatırken, üstelik anlatmadığı şeyleri de stalker gibi sen kendi başına öğrenirken, ondan bir tanecik bilgiyi saklaman adil mi? İnsan az da olsa çıtlatır yahu! Kitap bitene kadar söylemedi hiçbir şey, Eva da her seferinde bahaneleri yedi oturdu. Adamın tavırlarında tutarlılık göremedim ben. Mesela; kıskanç Eva yine feci halde krize giriyor, sahneyi terk ediyor (her kavgada ortamı terk edip kaçıyor zaten. ona da ayrı sinir oldum); sonra Gideon bunu takip ediyor önce bir işi pişiriyorlar. Bu sırada bizim kız yumuşuyor bayağı tabii. Sorguya çekme zamanı geldiğinde Gideon olayı "Beni bırakmanı istemiyorum"lara getirip hallediveriyor meseleyi. Yok yok, kızda da sorun var. 

23 Ekim 2012 Salı

Yeni Kapak Alarmı!: Gameboard of the Gods

Dünyaca ünlü Vampir Akademisi ve Kanbağı serilerinin sevilen yazarı Richelle Mead, yepyeni bir hikâyeyle karşımıza geliyor!

Mead, bu kez vampirlerden vazgeçerek son zamanların favori furyası "distopya" türüne adım atmış gibi görünüyor. Hem de bunu mitolojiyle harmanlayarak.

Henüz kaç kitaptan oluşacağı belli olmayan, son derece ilgi çekici serinin adı Age of X. Çok yakın bir zamanda kapağı yayınlanan ilk kitabı ise Gameboard of the Gods. Eğer Richelle'nin yeni kitabını merak ediyorsanız orijinal dilinde okumak için 4 Haziran'a kadar beklemeniz gerekecek.

Ve işte kapak görseli:


18 Ekim 2012 Perşembe

Kitap Yorumu: Altın Pusula / Kuzey Işıkları - Philip Pullman


Öncelikle söyleyeyim ki; ben de bu serinin adını Altın Pusula diye biliyordum. Pek çok kişinin bildiğini sandığı gibi. Ama neymiş; öyle değilmiş efendim. Serinin adı "Karanlık Cevher Dizisi"ymiş. Ancak ilk kitabın adı Kuzey Işıkları imiş. Yalnızca Kuzey Amerika'da Altın Pusula adıyla basıldı ve filme bu isimle çekildi diye Altın Pusula sanıyoruz seriyi toptan. En azından ben öyle sanıyordum. Sizi töhmet altında bırakmayayım şimdi. Film dedim de; Altın Pusula'nın filmleştirilmiş versiyonunu yıllar önce izlemiştim fakat okurken fark ettim ki, bir gram bile hatırlamıyormuşum. Hatırladıklarım, sarışın küçük bir kız, zırh giymiş bir kutup ayısı ve (elbette) bir altın pusuladan ibaretti. Kitabı okurken bu yüzden hiç bilmediğim bir seriyi okuyormuşum gibi bir his uyandırdı bende, ve bu hoşuma gitti.

Şimdi, yorumda Altın Pusula'yı mı yoksa Kuzey Işıkları'nı mı kullansam karar veremiyorum. Sanırım Kuzey Işıkları'nı kullanacağım; çünkü bu ismi kitaba daha bir uygun buldum. Peki, başlıyorum o zaman: Bir fantastik tutkunu olarak yeni çıkan ve son dönemlerde yazılan bu türdeki kitapların yanında, bilinen ve belli bir prestij kazanmış kitapları da okumaya çalışıyorum. İşe, Hobbit ve Tehlikeli Diyardan Öyküler'le başladım, sonra Neil Gaiman'ı keşfettim. Şimdi ise yoluma Karanlık Cevher Dizisi'yle devam ediyorum. Ve kimilerinin "çocuk kitabı" olarak nitelendirdiği (ki bence bu çok yanlış bir tabir) bu türü ne kadar sevdiğimi okudukça fark etme imkânı buluyorum. Kuzey Işıkları da bu tür kitaplardan biri. Aslında yetişkinleri hedef alarak yazmış Philip Pullman seriyi. Fakat çocuklar tarafından da çokça benimsenmiş. Yine de o hedefin kokusunu alıyorsunuz kitap boyunca. Bence çok küçük çocuklara okutulurken dikkatli seçilmeli bu yüzden.

13 Ekim 2012 Cumartesi

Yeni Kapak Alarmı!: Apollyon

Son dönemin yıldızı parlayan yazarlarından Jennifer L. Armentrout'un yazdığı ve Türkçeye iki kitabı çevrilen Melez Sözleşmeleri serisinin dördüncü kitabı Apollyon'un kapağı geçenlerde serinin takipçilerinin beğenisine sunuldu.Kapak yine kendine hayran bırakacak cinsten! Serinin üçüncü kitabı Deity, Kasım ayının 6'sında yurtdışında, umuyorum ki bundan birazcık sonra da Türkiye'de satışa çıkacak.

Apollyon'un ise 9 Nisan'da orijinal dilinde yayınlanması bekleniyor.


Melez Sözleşmeleri serisi: 
(İlk iki kitabın yorumlarına yazıların üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.)

Melez (Melez Sözleşmeleri #1)
Safkan (Melez Sözleşmeleri #2)
Deity (Melez Sözleşmeleri #3)
Apollyon (Melez Sözleşmeleri #4)
Sentinel (Melez Sözleşmeleri #5)

Novellalar:
Daimon (Melez Sözleşmeleri #0,5)
Elixir (Melez Sözleşmeleri #3,5)

12 Ekim 2012 Cuma

Kitap Yorumu: The Raven Boys - Maggie Stiefvater


The Raven Boys, uzun zamandır tercih ettiğim "ince eleyip sık dokuyarak kitap seçme" metodumdan kendimi soyutladığım ilk kitap oldu. Evet, bunda Maggie Stiefvater'ın (artık milyonuncu kez söylüyorum) çok sevdiğim bir yazar olmasının etkisi büyük. Demem o ki; kitabı çıkacağı duyurulduğu andan beri takip ediyor ve bekliyordum. 18 Eylül tarihinde ABD'de satışa sunuldu. Ancak ben bundan yaklaşık bir-iki hafta sonra okuma imkanı buldum. Ve arka kapağını dahi okumamıştım henüz. Sadece adını, kuzgunlar ve paranormal ögeler içerdiğini ve içinde büyü barındırdığını biliyordum. Fakat The Raven Boys, bu birkaç kelimeden çok daha fazlasıydı. Ve itiraf etmeliyim ki çok şaşırttı beni. Kurgu anlamında söylemiyorum bunu; hayalimde yeni bir Maggie kitabı kurmuştum. İçinde yine saf aşk, arkadaşlık, gizem olacaktı. Belki biraz farklı olacaktı diğer kitaplarından ama bu kadar farklı bir şey beklemiyordum kesinlikle.

Bunları olumsuz anlamda söylediğimi sanmayın sakın. Kitap genel anlamda iyiydi, hoşlandığım yönleri vardı. Söylediğim gibi şaşırtıcı olmasının nedeni ise daha önce dört kitabını okuduğum Maggie Stiefvater'ın tarzını farklı görmüş olmamdı. The Raven Boys'da, özellikle ilk başlarda, başka bir yazarın kitabını okuyormuşum gibi hissettim. Bunda daha önceki kitaplarında kullandığı kahraman bakış açısını bırakıp, üçüncü şahıs bakış açısına geçiş yapmış olmasının etkisi olmalı. Kitabın başlarında bu değişiklik tökezlememi sağladı hakikaten. Ancak ilerledikçe alıştım ve Maggie'nin etkilerini azar azar hissetmeye başladım. Artık kitabın ona ait olduğuna inanmaya başladım.

11 Ekim 2012 Perşembe

Kitap Yorumu: Yüz Bin Krallık - N.K. Jemisin


Uzun süredir ara verdiğim epik fantezi türüne müthiş bir dönüş yapmamı sağladı Yüz Bin Krallık. Kitap çoktan favorilerim arasında yerini aldı bile. Ve etkisini üzerimde bırakan kitaplar listesine de girdi tabii.

N.K. Jemisin yepyeni bir dünya yaratmış. Kahramanımız Yeine Darr'ın yaşadığı bu dünyanın adı Yüz Bin Krallık. Pek çok ülkeye bölünmüş bu dünyanın bir zamanlar üç adet tanrısı var imiş. Aydınlığın Tanrısı İtempas, Karanlık Tanrı Nahadoth ve Alacakaranlık Tanrısı Enefa. Ancak bu üç kardeşten ikisi İtempas'tan farklı bir yol izlemeyi tercih etmiş. Böylece Tanrılar Savaşı başlamış. Tanrılar Savaşı'nda galip gelen İtempas olmuş. Nahadoth ve onun yarattığı diğer Tanrılar, Aydınlık Tanrısı tarafından esir alınırken, Enefa öldürülmüş.

Yeine, Yüz Bin Krallık'ın küçük ve barbar kabilelerinden biri olan Darr'ın reisi. Ancak o aslında tam bir Darr'lı değil. Damarlarında Arameri kanı taşıyor. Arameriler İtempas'ın yarattığı düzende dünyayı yöneten soy oluyor. Yani bu ırktan gelenler Yüz Bin Krallık'ı yöneten hanedanı oluşturuyor.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...