17 Nisan 2013 Çarşamba

Kitap Yorumu: Ten Tiny Breaths - K.A. Tucker


“Just breathe. Ten tiny breaths … Seize them. Feel them. Love them.” 
"Sadece nefes al. On küçük nefes. Benimse onları. Hisset onları. Sev onları."

Ten Tiny Breaths... "Ne kitaptı ama!" diye bileceğim nadir eserlerden. Hararetle geçen vize dönemimin sonlarına yaklaşırken, fena hâlde New Adult açlığı çekmekteydim. O duyguyu size anlatamam. Bir tane okumak için birkaç parmağımı feda edebilirdim! Ancak sınavlar o kadar yoğundu ki değil okumak, elime bir kitap bile alamadım. Son 1 tane kalmışken, dün bu açlığımı sonunda dindirmeye karar verdim. 

Bu kitap hakkında çok şey okudum diyemeyeceğim. Çünkü okumadım. Birkaç yoruma şöyle bir göz attım. Ancak Goodreads puanı 4.36. Ve canım aşırı şekilde depresyona sokacak bir kitap çektiği için -hep Hanife (Romancekolik)'den bulaştı bunlar- ilk olarak elim Ten Tiny Breaths'e gitti.

Dediğim gibi, kitap hakkında pek bir şey okumadım ve iyi ki de öyle yapmışım! Başka türlü bu kadar duyguyu aynı anda yaşayamazdım. Hakikaten bir duygu patlaması yarattı bende kitap. Özellikle yarısını geçtikten sonra her şey o kadar üst üste ve dolu dolu geldi ki, bir ara ne hissedeceğimi şaşırdım. Karakterlerin kurgulanışını çok gerçekçi buldum. Ve kurgunun da aynı şekilde. Öyle her şey bir anda olup bitmiyordu. 

Biraz kitabın içeriğini anlatacak olursam; Kacey anne-babasını, en yakın arkadaşını ve erkek arkadaşını bir araba kazasında, kendinin de içinde olduğu bir kazada, kaybetmiştir. O günden beri tamamen başka bir Kacey olmuş, hayata yalnızca on beş yaşındaki kız kardeşi Livie için tutunmuştur. İki kardeş, teyze/halalarının yanında kalmaktadırlar ancak kadının kocasının bir gece Livie'yi taciz etmesinden sonra Kacey kardeşini de alarak Miami'ye kaçar. İkisi, orada yeni bir hayat inşa etmeye çalışırlar. Eski püskü bir apartman dairesine taşınırlar. Ancak taşındıkları apartmanda özellikle Kacey'nin hayatta istemeyeceği bir şey onları beklemektedir.


Komşuları geceleri striptizcilik gündüzleri annelik yapan Storm ile başlayan bu değişim, diğer komşuları yakışıklı mı yakışıklı, aynı zamanda tatlı Trent'in Kacey'nin hormonlarını altüst etmesiyle sürat kazanır. 

“I don't hate you. I could never hate you. Give me your heart, Kacey. I'll take everything that comes with it.”
"Senden nefret etmiyorum. Senden asla nefret edemem. Bana kalbini ver, Kacey. Geri kalan her şeyi ben hallederim."

Yazar, olayları karakterlere sindire sindire yerleştirmiş. En çok burası hoşuma gitti sanırım. Ve Kacey'nin kırılmışlığını işleyişini de sevdim. Tamam, bu kız yaşadıklarından sonra paramparça olmuş, kendine yeni bir kişilik yaratmış. Bazen düşünmeden hareket edip sinir bozucu şeyler yapıyor (hele bir yer vardı ki kitabın içine girip kızı bir sarsmak istedim) ama hemen bir bölüm geçmeden onun hissettiklerini ve yaptıklarının arkasındaki nedeni görüp, hak vermeseniz bile onu anlayabiliyorsunuz. 

“Hope. Hope that something beautiful may come from this tragic story. Fear. Fear that it won’t. Forgiveness … forgiveness.”
"Umut. Umut, bu trajik hikâyeden gelebilecek olan en güzel şeydi. Korku. Korku değildi. Bağışlamak... bağışlamak."

Evet, karakter gelişimini olduğu kadar karakterleri de çok sevdim. Storm'a bayıldım bir kere. Livie, tatlılık abidesi bir kızdı. Ve Trent... Ah Trent! Başlarda ne olduğunu bile anlayamadım onun. Sonra Kacey ile yakınlıkları arttıkça ve kıza söylediklerini okudukça onu iyice benimsedim. Ancak bir sırrı olduğunu hep hissettim. Kitabın sonlarına doğru ortaya çıkan bu sır ciddi ciddi ağzımı açık bıraktı. Hani bekliyordum ama bu kadarını beklemiyordum.

Ten Tiny Breaths bana bir çok duyguyu aynı anda yaşattı derken tam bundan bahsediyordum işte. Kitap, gülümsetti, kızdırdı, şoka uğrattı ve duygulandırdı. Sonunu ise ayrı bir beğendim. Tam istediğim gibiydi, içime dokundu adeta. Hattâ şöyle olmuş olabilirim kitabı kapattığımda:


Uzun lafın kısası, benim gibi bu tür bir kitap açlığı içinde iseniz ya da sadece new adult okuyasınız varsa Ten Tiny Breaths'e kesinlikle göz atmalısınız.

Son olarak söylemeden geçemeyeceğim: Hayatımda ilk defa bir kitabı okurken karakteri temsil edecek oyuncu gözümde tam olarak canlandı. Ondan başkasını hayal edemezdim sanırım. Evet, resimdeki Dean Geyer'den söz ediyorum. Benim Trent'im  ondan başkası değil! Gözleri, saçının rengi ve şekli, vücut yapısıyla olsun...


Puan: 5


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...