19 Haziran 2015 Cuma

Kitap Yorumu: A Court of Thorns and Roses - Sarah J. Maas


The Iron Fey serisinden sonra genç yetişkin edebiyatı içinde şöyle güzel bir peri temalı kitap okuma fırsatı hiç bulamadım. Zaten karşıma çıkmadı da. Julie Kagawa'nın Talon'da yarattığı hayal kırıklığından sonra genç yetişkin türü içinde, çok merak ettiğim yeni kitapları okumaya bile korkar olmuştum açıkçası. Zira hâlâ o hayal kırıklığını hatırladıkça içim sızlar. Her neyse, Sarah J. Maas biliyorsunuz ki Türkçeye de çevrilen Cam Şato'nun yazarı. Cam Şato kütüphanemde duruyor uzun zamandır fakat henüz okumadım. O yüzden bu benim ilk Maas kitabım olacaktı. Esasen konu ilgimi çekmesine rağmen yukarıdaki nedenlerden ötürü okumak niyetinde değildim lakin Sevgili Kitap'ın feci etkili ısrarlarına dayanamadım. Neyse ki hiç pişman etmedi bu kitap beni.

Kitabın türüne genç yetişkin dedim ama pek çok genç yetişkin kitabından daha karanlık ve daha olgun. O yüzden Goodreads'de bir sürü okur, kitabı new adult, yani yeni yetişkin kategorisine sokmuş. Bir nevi haklılar aslında, bir yandan da değiller. Bana göre bu kitap tam ikisinin arasında, çok iyi bir yerde duruyor. Ve kitabın o normal genç yetişkinlerden çok daha karanlık havasını ve daha mantıklı, daha olgun karakterlerini sevdim ben. Tüm bunlar ve kitabın kurgusu harika bir okuma süreci yarattı, zevkle okudum kitabı. Hiç sıkılmadan, hiç bırakma isteği duymadan...

A Court of Thorn and Roses aslında günümüzün popüler teması retelling, yani masalların yeniden uyarlanmasına selam çakanlardan. Bunu belki gözünüze soka soka yapmıyor ama hangi masala göndermeleri olduğunu anlıyorsunuz ister istemez.


Kitap, Feyre'nin bakış açısıyla anlatılıyor. Feyre on dokuz yaşında, yaşamını avcılık yaparak yaşamını sürdürmeye çalışan, bir yandan da ailesinin tüm sorumluluğunu omuzlarında taşıyan bir kızcağız. Prythian'ın ölümlülerin yaşadığı kısmında kalıyorlar. Bu diyarda, insanlar ve periler farklı bölgelere ayrılmışlar ve aralarında bir sınır var. Yüz yıllar önce insanlar ve periler arasında bir savaş gerçekleşmiş ve o günden beri özellikle insanlar tarafı, karşı taraftan korkuyor ve onlardan olabildiğince uzak durmaya çalışıyorlar. Aralarında perilere dair pek çok mit dolaşsa da onlar hakkında kesin bir bilgi bulmak neredeyse imkansız. Periler ise tamamen farklı bir varlık içinde, yüz yıllardır kendi topraklarında hüküm sürüyorlar. 


Hayatında tek bir peri bile görmemiş olan Feyre, bir gün ormanda avlanırken dev bir kurda rast geliyor. Çok fazla düşünmeden o tuhaf kurdu öldürüyor ancak bunu yaptıktan sonra bile kurtta bu diyara ait olmayan şeylerin olduğunu biliyor. Çok fazla zaman geçmeden başka bir dev kurt evlerine geliyor ve Feyre'ye iki seçenek sunuyor: Ya ölecek ya da kurtla beraber Peri Diyarı'na gelip orada ölene kadar bu kurdun kölesi olacak. Elbette ikinci seçeneği tercih ediyor. Kurtla birlikte onun dünyasına gittikten sonra bu kurdun aslında bir peri, hem de soylu bir peri olduğunu ve Bahar Sarayı'ndan olduğunu öğreniyor. İşte bu kısımlarda kitap Güzel ve Çirkin sinyalleri göndermeye başlıyor. Genç kızı bir sebepten kendi yanına zorla alan bir "beast" yani "canavar"... Soylu Fae Tamlin'i zaman geçtikçe daha çok tanımaya başlıyor Feyre, aynı zamanda Peri Diyarı'nın korkutucu ve büyüleyici dünyasını da keşfediyor.

Periler arasında bir tür hastalık yayılmış, bu sebeple hepsi yüzlerinde birer maskeyle dolaşıyorlar. Aynı zamanda diyarda bir gizem kol geziyor. Kimse Feyre'ye tam olarak bir şey söylemiyor elbette. Tamlin'in ona giderek daha iyi davranması, hatta sürekli yanında gezen tilki maskeli Lucien'e bile ısınmaya başlaması ve diyarın güzellikleri Feyre'nin buraya ve Tamlin'e daha çok bağlanmasına ön ayak oluyor. 

Kitaptaki diyarı çok sevdim. Zaten haritalı fantastiklere ayrı bir zaafım var. Bu kitabın da özellikle Peri Diyarı'nı anlatışına hayran kaldım. Sarah J. Maas sadece perileri anlatmakla kalmamış, onlarla beraber yaşıyan çeşit çeşit yaratıkları da eklemiş kitabına. Dediğim gibi, kitabın karanlık atmosferini de çok sevdim. Perilerin pek çok kitapta olduğu gibi sadece güzellikleriyle değil, zalimlikleri ve vahşilikleriyle de anlatılmalarından memnun kaldım. Feyre, çok farklı olmasa da sevilesi bir karakter. Fazlasıyla fedakâr. Tıpkı "Güzel" gibi. Tamlin de bir o kadar bağlanılası bir karakter. Bir de muhtemel ikinci adam Rhysand var elbette. Kötü adam karizmasından fazlasıyla nasibini almış.

Eskiden olsa tıpkı Iron Fey serisine yaptığım gibi kitapa 5 unicorn verirdim. Fakat o zamandan bu zamana unicorn kriterlerim biraz değişti. Bu sebeple biraz puan kıracağım. Yoksa okuması çok keyifli, kendi türünde fazlasıyla başarılı bir kitap A Court of Thorn and Roses. Devam kitabını heyecanla bekliyorum. Ayrıca DEX Türkçe olarak çıkardığında da bir kopyasını edinmek isterim. 

Puan: 4,5


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...