Julie Kagawa'yı hem yazarlığıyla hem de sosyal medyada paylaştıklarıyla çok seven ve deliler gibi takip eden ben, Talon'un çıkacağını duyar duymaz üzerine atlamıştım. Sonra şans eseri kitap elime geçmişti. Büyük umutlarla (buradan Dickens'a selamlar olsun) başladığım kitap bana ne yaptı dersiniz?
Ejderhalara olan derin tutkumu artık Mars'takiler bile biliyordur. (Merhaba Mark, sana da selam ederim!) Çok seviyorum. Öyle seviyorum ki artık kendimi onlardan biri gibi görüyorum. Ne düşündüklerini, ne hissettiklerini anlamaya çalıştığım zamanlar oluyor. Ve evet, var olduklarına inanıyorum. Durum böyle olunca, Julie Kagawa gibi Demir Periler serisiyle beni yıkıp geçmiş bir yazardan ejderhaları anlatan bir kitap çıkacağını duyunca çıldırıyor insan. Şöyle Demir Periler'de yaptığı gibi sağlam bir kurgu, güzel karakterler bekliyor. Fakat ne yazık ki Talon bana aradığımı vermedi.
Öncelikle kitabın çooooook basit, klişe bir kurgusu olduğunu itiraf etmek zorundayım. Gerçekten ama. Üzülerek söylüyorum bunu. Olay şudur: Bir kızımız var. Adı Ember Hill. Ember, insan formuna dönüşebilen genç bir ejderha. Henüz on altı yaşında. Ember, kardeş yumurtası ve ikizi Dante ile beraber, pek çok ejderhanın dahil olduğu Talon tarafından California'ya gönderiliyor. Talon, genç ejderhaların ne yapıp yapmayacağına karar veren katı bir örgüt. En büyük düşmanları ise yıllardır ejderhaları avlayan St. George tarikatı. Anlayacağınız Talon, yavru ejderhaları korumak adına bol bol onların yerine karar veriyor. Bu kararlardan biri de işte Ember ve Dante'yi insan kılığına bürünerek başka bir şehre göndermek. Tabii yavru ejderhalarımız sadece gizlenmekle kalmıyor, bir yandan da eğitiliyorlar.
Tabii bir de madalyonun diğer yüzü var. O da tahmin edersiniz ki St. George'dan bir arkadaş. Adı Garret ve yine tahmin edersiniz ki Ember'ı bulup öldürmekle görevli. Bir dişi ejderhanın varlığını haber alıyorlar ancak henüz kim olduğunu bilmiyorlar. Bu sebeple Garret malum ejderhanın olduğunu düşündükleri bölgeye gönderiliyor. Sonra Ember'la şans eseri tanışıyorlar, arkadaş oluyorlar falan filan. Klasik şeyler işte.
Madalyonun üçüncü tarafında ise (belki küp şeklinde falan o madalyon?) "rogue" denilen, Talon'u reddeden ejderhalardan olan Riley var. Riley tam anlamıyla bir "bad boy" olarak lanse edilmiş. Adam motosiklet falan sürüyor, düşünün yani. O da Ember'la yakınlık kurmaya başlıyor elbette. Ve Talon'un gerçek yüzünü görmesine yardımcı oluyor. Bu arada Talon içinde farklı bölümler de var. Ejderhaları yeteneklerine göre bu bölümlere seçiyorlar ve ona göre eğitiyorlar. Ember, rogueları geri getirmekle görevli Viper'a seçiliyor.
Diğer yandan, Ember şehre, arkadaşlarına ve aslında ejderhaların en büyük düşmanları St. George’dan biri olan hoşlandığı çocuk Garret’a giderek alışıyor, İnsan olarak yaşamanın tadına varmaya başlıyor. (Orası da ayrı saçma, ben olsam hep ejderha formunda gezerim. -.-) Ember aynı zamanda Riley'nin de yardımıyla bu zamana kadar sonsuz güven duyduğu Talon’u da sorgulamaya başlıyor.
Hikâye kısaca bu. Bundan başka fazla da bir aksiyon yok zaten. Kitap, hem Ember'in hem de Garret'in gözünden anlatılıyor. Açıkçası böyle bir hayal kırıklığı yaşamak beni çok üzdü. Julie'nin twitter'da paylaştığı ejderha resimleri, chibi ejderhalar falan hep araya gitmiş gibi hissediyorum. Tamam, seviyorsun ama keşke "hadi bir de ejderha shape-shifterlı bir genç yetişkin romanı yazayım" kafasıyla yazmasaydın şu kitabı. Kitapta zaten ejderha mitine özgü doğru düzgün bir şey yok. Sanki vampirler ya da kurtadamlar adamlar yerine ejderhalar kullanılmış sadece. Bu halk detay istiyor, özellikle bu Kitap Hayvanı ejderhalarının her pulunun ayrıntısını istiyor. Senden Smaug istemedik ki, sadece iyi bir altyapı istedik. Çok üzdün Julie, çok. :( Ember desen bir o kadar basit bir karakter.Yalnız hakkını yemeyeyim, kitap son derece akıcı. Okunuyor yani rahat rahat. Ama ne ilginç bir kurgu var ne de şaşırtıcı bir olay. Gidişat belli. Devam kitaplarında az çok ne olacağını tahmin edebiliyorum mesela.
Sonunda bu yazıyı yazıp rahatladım. Üzüntüm daim. Hâlâ yasını tutuyorum. Seriye de devam etmeyeceğime eminim. Akıcılığı ve kapağı, bir de Julie Kagawa'ya duyduğum sevgi uğruna iki unicornla ödüllendiriyorum. Şimdi gidip doğmamış muhteşem ejderhalar adına yas tutmaya devam edebilirim.
Puan: 2
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder