28 Mayıs 2014 Çarşamba

25. ÜKG Blog Turu: Bela - Sally Green


Tur Takvimi:
27.05 | Kitap Esintisi - Yorum
27.05 | Yorumbaz - Yorum
28.05 | Sevgili Kitap - Yorum & Okuyucu Testi
28.05 | Kitab-ı Sevda - Yorum
28.05 | Kitap Hayvanı'nın Günlüğü - Yorum


Sen bir cadısın, yarı Ak, yarı Kara. Okuyamıyor, yazamıyorsun ama iyileşiyorsun hızla. Karanlık çökünce kapalı bir yerde kalırsan hasta oluyorsun. Annalise'e çok âşıksın ama Ak Cadılardan nefret ediyorsun. On dört yaşından beri bir kafesin içinde tutsaksın. Kaçmalı ve o korkunç, katil babanı bulmalısın. Bunu başarmalısın, on yedinci yaş gününden önce hem de. Çünkü sen yok edilmesi gereken bir Bela'sın.
"Karanlık ve tüyler ürperticibir hikaye, unutulmaz bir anakarakter."
-Publishers Weekly-
"İyiyle kötünün sınırlarını zorlayan,korkutucu ve çarpıcı bir kitap. Nathan'ınhayatta kalma savaşı incecik bir ipin ucunda -üstelik bu daha başlangıç."
-Booklist-
"Fazlasıyla iyi ve tehlikeli bir şekilde bağımlılık yapıcı."
-Time-

Yorum:

Bu kitap hakkında yazacaklarımı bir hayli biriktirmiştim aklımda aslında. Bahsetmek istediğim bir sürü detay vardı. Ancak tembelliğime yenik düşüp not almadığımdan tek temennim şimdi onları hatırlayabilmem.

Bela, üzerinde çok düşünmeden "Çıkar çıkmaz okurum ben bunu." dedirten kitaplardandı benim için. Daha sonra turunu bizim yapacağımızı öğrendiğimde çok sevinmiştim. Bilirsiniz, tam bir fantastik tutkunuyum. Çok uzun zamandır da sadece cadıları anlatan bir kitap okumamıştım. Böylece arka kapak yazısını okuma zahmetine bile girmeden kendimi okurken buldum.

Öncelikle söylemeliyim ki kitap bende feci şekilde bağımlılık yarattı. Bu aralar okuma konusunda pek bir açım, belki onun da biraz etkisi vardı ancak kitabın etkisinin de çok büyük olduğunu biliyorum. Hiç sıkılmadan, sayfaları hızlı hızlı çevirerek; gelecek bölümleri merak ederek ama "Şurayı da geçsem artık" hiç demeyerek bitirdim Bela'yı. Hem heyecanlandım hem de her satırını okumak istedim. Ne yalan söyleyeyim; daha uzun olmasını da çok diledim. Devam kitapları çıkmış olsaydı şimdiye çoktan başlamıştım.

Bela ile ilgili sevdiğim çok temel şeylerden bahsedeceğim biraz. İlki az önce de bahsettiğim sürükleyiciliği. Bana otobüste ineceğim durağı unutturan kitabı ayrı yere koyarım ben arkadaş! İkincisi ise çok orijinal olmasa da insanın kolaylıkla içinde kaybolmasını sağlayan dünyası. Kitapta iki tür cadı var; Ak Cadılar ve Kara Cadılar. Eh, anlayacağınız gibi Aklar iyilik peşindeyken Kara Cadılar yüzyıllardır Ak Cadılar'ın Avcılar'ı tarafından avlanan, kötü oldukları iddia edilen ve korkulması gereken cadılar. Peki, kime göre neye göre?

Nathan, bir Yarı Kod. Yani damarlarında hem Ak hem de Kara Cadı kanı akıyor. Babasının bir Kara Cadı olması yüzünden başta üvey kardeşi Jessica olmak üzere pek çok Ak Cadı tarafından hor görülen, yok sayılan zavallı bir çocuk o. Annesi o çok küçükken öldüğü için ninesi tarafından yetiştirilmiş üvey kardeşleriyle beraber. Nathan'ın yaşamının birçok evresini okurken anlıyoruz bu Ak ve Kara ayrımının ne kadar saçma olduğunu. Masum bir çocuktan başka bir şey olmayan Nathan'dan  Ak Cadılar öyle tiksiniyorlar ki daha ergenlik çağında iken işkencelere maruz kalıyor. Adeta içinde yaşamakta olduğu toplumdan dışlanıyor ve herkesin inandığı şeye, yani babası gibi bir Kara Cadı, olmaya itiliyor.

Büyürken yapılanlar yetmezmiş gibi iki yıl esir tutulan Nathan yine de hayatta kalmayı başarıyor. İşte kitabın en sevdiğim yanlarından biri de bu oldu: Yani Nathan. Aslında tüm karakterler tutarlıydı ancak Nathan'ın tamamen abartıdan uzak, hatalar ve yanlışlar yapan, kararsız kalıp ne yapacağını bilmeyen ve hayatta kalmak için her şeyi yapabilecek biri olması onu çok sevmemi sağladı. Biraz şüpheyle yaklaştığım şey babası hakkındaki düşünceleriydi ancak onu da yadırgamadım.

Bunun dışında yan karakterler de bir o kadar iyiydi. Nathan'ın amacına ulaşmak üzere kat ettiği yol boyunca karşısına çıkan yoldaşlar ve bu karakterlerin yine keskin bir iyi-kötü çizgisiyle ayrılmamış olması kitabın verdiği mesajı destekler nitelikteydi. Özellikle Gabriel'e sonradan sonraya pek kanım ısındı. Umarım ikinci kitapta kazasız belasız görebilirim onu. Kıyma yavruma Sallyciğim.

Bu kadar yazdım yazdım ama kitabın ana konusundan çok da söz etmemişim. Açmayacağım da fazla. Nathan'ın bol acılı ama bir o kadar merak uyandırıcı hayatını anlatıyor kısaca. Son sayfaya kadar heyecanlı temposundan bir şey kaybetmeden, zevkle okutturdu kendini. Yurtdışındaki bloggerların yorumlarına şöyle bir göz gezdirdiğim de nedense Harry Potter'la karşılaştırıldığını fark ettim Bela'nın. Cadılarla ilgili ve yazarının İngiliz olmasından ileri geliyor olsa gerek. Fakat pek alaka kuramadım. Harry Potter kesinlikle çok daha detaylı bir seri. Ancak illa bir şeye benzeteceksek bilindik şeyler üzerinden kendi dünyasını kuran Ölümcül Oyuncaklar serisine benzetebiliriz. Tabii konular, karakterler her şey çok ayrı. Yanılgıya düşülmesin. Sadece aynı tadı aldığımı belirtmek istiyorum.

Puan: 5


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...