15 Şubat 2013 Cuma

Kitap Yorumu: Beni Seç - Kiera Cass


Bu bir prens tavlama sanatı! (mı?)

Günlerden 14 Şubat. Bir Kitap Hayvanı olarak, bugünlük kitap seçimimi günün anlam ve önemine uygun olarak yaptım. Distopyaları ne kadar sevdiğimi artık hepiniz biliyorsunuz. Bunun yanına aşk da eklenince tadından yenmiyor doğrusu. Beni Seç/The Selection ise bu ikisinin harmanlandığı bir kitap.

Bir ülke düşünün. Adı Illéa. Üçüncü Dünya Savaşı'ndan sonra Amerika Birleşik Devletleri'nin yerine kurulmuş. Monarşiyle yönetiliyor ve burada, halk sekiz ayrı sınıfa ayrılmış. Birler kraliyet mensupları, İkiler onlardan bir alt kademedeki zenginler, Üçler de keza onlara yakın, Dörtler öğretmenlik gibi meslek gruplarında çalışanlar, Beşler zanaatkârlar, Altılar hizmetçiler, Yediler onlardan daha beterleri ve Sekizler, yani evsizler. Görüldüğü üzre ölesiye bir adaletsiz kast sistemi var Illéa'da. İlk üç sınıf hayatlarının keyfini sürerken, ortadakiler ancak geçinebiliyorlar. Altıların ve daha altının hâlini siz düşünün artık.

Bu ülkenin içinde bir de kız düşünün. America Singer. O Beşler'den biri. Ailesi ressamlık, müzik gibi işlerle hizmet veriyor. America da güzel sesi ve müzik aletlerine olan üstün kabiliyetiyle daha üst sınıfların partileri gibi yerlerde çıkıp müzik yapıyor, ailesine bu şekilde yardım ediyor.

Illéa'nın şu anki Kral ve Kraliçe'sinin birtanecik oğulları Prens Maxon için Seçim zamanı yaklaşıyor. Seçim, prensin gelecekteki prensesini bulmak amacıyla halk arasından seçilecek 35 kızla düzenleyeceği bir tür yarış. Bu kızlar Prens'in belirleyeceği sürede Saray'da ağırlanacak, en güzel elbiselerini giyip, en alımlı hâlleriyle etrafta salınarak Prens'i etkilemeye çalışacak. Ve bir gün aralarından biri, tamamen Prens'in seçimi doğrultusunda, Illéa'nın yeni prensesi olacak.



Seçim, pek çok kız için tacı kazanmanın bir yolu. Bazıları için de yakışıklı Prens Maxon'u. Prens'in kendisi için ise aşkı bulmanın tek yolu. Peki, ya America için?

America'nın aslında Seçim'e katılmak gibi bir arzusu yok. Neden mi? Çünkü onun Aspen'i var. Kendinden düşük bir sınıfta, yani Altılar'dan biri, olan Aspen, America'nın hayatının aşkı. Sınıflar, yasalar hiçbir şey umurumda değil ikisinin. Onlar bir şekilde engelleri aşıp, evlenmenin hayalini kuruyorlar. Ancak dileklerinin gerçekleşmesi elbette bu kadar basit değil. Aspen'in alt sınıftan olması yetmezmiş gibi, America'nın annesi Seçim'e katılması için kıza baskı uygulayıp duruyor. Aslında yarışa katılıp Saray'a gitmesi ailesi için müthiş bir geçim kaynağı olur. Şimdi kıt kanaat geçinirlerken, Seçim'i katılmaya hak kazanır da 35 kızın arasına girerse ailesine ek bir ücret kazandırmış olacak.

Bir şekilde America kendini Seçim'in tam ortasında buluyor. Kendisine tamamen yabancı bir ortamda, etrafında her daim dolaşıp, ulusal kanala yayın yapan kameralarla kaplı yerde yapayalnız kalıyor. Ya da o öyle sanıyor. Diğer 34 kızla birlikte Saray'a giden America için bundan daha da beklenmedik olan şey Prens Maxon oluyor. Kendini beğenmiş, küstah bir genç adam olarak düşündüğü Maxon'un iç yüzünü, yani iyi kalbini ve onun aşka ihtiyacını hissediyor.

Beni Seç'te genç yetişkin romanlarında isteyeceğiniz her şey mevcut! Belki de daha fazlası. Aşk üçgeni mi? Evvet, hem de en âlâsı! Bol bol entrika? Kesinlikle! 35 kızın bir prens için savaştığı bir ortamdan nasıl beklemezsiniz ki? Muhteşem kıyafetler, mekânlar. Ve tabii ki mükemmel bir Prens. (Takımımı belli ettim sanırım.)


Kitaptaki en büyük eksiklerden biri gerilim biraz düşük tutulmuş olmasıydı. Karakterler arasındaki gerilimden bahsetmiyorum. O gayet iyiydi. America'nın duygu karmaşası, Maxon'la aralarındaki eğlenceli diyaloglar, hepsi kıvamındaydı. Ancak her distopyaya bir isyan gerekir. Beni Seç'te de Asiler var. Saray'a saldırılar düzenliyorlar. Fakat onların kim olduklarını, bunu tam olarak neden yapıp, ne istediklerini bir türlü tam olarak öğrenemiyoruz. Umarım ikinci kitapta bu bilmecenin ucunu biraz daha açar Kiera Cass.

Fazla uzatmamak gerekirse, Beni Seç farklı bir bilim kurgu/distopya olmasıyla benden son derece iyi puan aldı. Karakterleri, özellikle America'yı, sevmiş olmam (ki bu tür kitaplarda genelde kadın karaktere sinir olurum *paranteziçiparantez: yüzümü kara çıkarma America!*), Saray hayatının tuhaf bir şekilde ilgimi çok ama çok çekmesi (hooop, burada dişil içgüdüler devreye giriyor) ve elbette Prens Maxon diğer artı puan kazandıran ögelerdi.

Bir prensin aşkı için 35 kız. İşte Beni Seç! 


Kitap hakkında araştırma yaparken bu harika "keep calm" afişlerini buldum!


İlki "Sakin ol ve kulağını çek." Sizin için kulağımı çekiyorum, Majesteleri. Diğeri, "Sakin ol ve saraydaki tüm yemekleri ye." Kesinlikle America'nın felsefesi!

Puan: 4


1 yorum :

  1. Kitabı okudun ve bayıldım ikinci kitap kısa sürede çıkar inşallah

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...