Uyarı: Bu yorumu yaparken çok yoğun duygular yaşıyorum o yüzden yazacaklarımdan, yani zihnimin çöplüğünden mesul değilim.
Beni Bırakma/Unravel Me, Bana Dokunma/Shatter Me'nin ikinci kitabı. İlk kitabı okuyalı bayağı zaman geçmiş olduğu için konunun detaylarını azıcık unutmuşum, bana yaşattırdıklarını ise tamamen unutmuşum. Anlayacağın bu kitaba çok hazırlıksız yakalandım, sevgili okuyucu.
Şu fangirllik duygularımı bir kenara atıp nasıl yorum yazacağım bilmiyorum ama bir yerden başlamak lazım. En iyisi Bana Dokunma'nın sonunu hatırlatayım birazcık. İlk kitabında sonunda Juliette, Adam ve Kenji Omega Noktası'na sonunda ulaşarak kendileri gibi olan insanlara kavuşabilmişti sonunda. Omega'nın bir nevi başkanı olan Castle Juliette'ye yeteneğini kontrol etmede yardımcı olacaklarını söylemiş, hattâ onun için özel bir giysi bile hazırlatmıştı.
Yani her şeyin tıkırında olması gerekiyordu. Juliette ile Adam birlikteydi. En iyi dostları Kenji ve Adam'ın erkek kardeşi James yanlarıydı. Tıpkı onlar gibi yetenekleri olan bir sürü insanla beraberlerdi ve sonunda Juliette yeteneğini dizginlemeyi öğrenebilecekti. Tabii ki öyle olmadı.
Tüm bu pozitif gibi görünen durumlara rağmen Juliette Beni Bırakma'da, Omega'ya geldiği birkaç günden sonra tamamen eski Juliette olmaya devam ediyor. Yine Adam dışında pek kimseyle konuşmuyor, insan içine karışmıyor, yeteneğini kullanması için verecekleri derslere bile katılmıyor. Tek yaptığı bir köşeye çekilip sessizce oturmak oluyor. Elbette haklı nedenleri de var. Omega'daki pek çok kişi ondan dokunuşu ölümcül olduğu için korkuyor. Kimse bir şey söylemese de Juliette onların bakışlarındaki korkuyu, uzak durma arzusunu görebiliyor.
Bir de yaklaşan savaş faktörü var tabii.
Omega'nın varlığı şimdiye kadar saklı kalabilmiş olsa da Yeniden Kuruluş'un her gün devriye gezerek bir şeyleri (ya da birini) aradığını haber alıyorlar. Üstelik Warner'ın babası olan Başkomutan da şehirde ve olağanüstü bir durumun direkt habercisi. Yaklaşan bir savaş var. Omega ve Yeniden Kuruluş arasında. Omega'dakiler bu yüzden sürekli hazırlık içindeler.
Bir de Warner faktörü var tabii. Ah Warner vah Warner... Juliette'ye Adam'dan sonra dokunabilen ikinci insan. Aynı zamanda bir yandan ölümcül bir duruş sergileyip, işkenceler ve cinayetlerle bunu belgelerken bir yandan da şefkatli bakışları ve ateşli öpücüğüyle kızın kafasını karıştıran oğlan. Başkomutan'ın biricik oğlu ve varisi. Onun da diğer askerlerle birlikte birebir dolaştığını görüyor Juliette. Ona karşı hissettiği tuhaf şeylere anlam veremiyor.
Aynı zamanda Adam'la da aralarında sorunlar çıkmaya başlıyor. Adam'ın Juliette'ye dokunabilmesinin nedenleri, yani yeteneğini araştırıyor Castle. Bulduklarında ise ikili arasına bir uçurum koyacak bir sonuca da ulaşmış oluyorlar. Açıkçası bu kitapta Adam beni bunalım tavırlarıyla sürekli olarak sinir etti. Halbuki ilk kitapta ona karşı nötrdüm Warner'ı daha fazla sevmeme rağmen fakat Beni Bırakma'da artık ikisi arasındaki çizgiyi tam anlamıyla çizmiş oldum. Senin bunalımlarına gelemeyeceğim, Adamcığım. GO TEAM WARNER!
Warner demişken... Juliette ile tekrar karşılaşması kaçınılmaz. Ne kadar olağanüstü şartlar altında olsa da. İpucu mu istiyorsunuz? Berbat bir adam, birkaç tabanca ve bolca kan. Evet, bu çift biraraya geldi mi hep böyle şeyler oluyor zaten. Ancak söylemek istediğim bu değil. Destroy Me'yi okuduysanız Warner'ın iç dünyasını öğrenmişsinizdir. Onun aslında hiç de sanıldığı gibi biri olmadığını, bize göstermediği yönlerini fark ettikten sonra çocuğu sevmemek elde değil! Beni Bırakma'da ise bu durum daha da detaylandırılmış. Bol bol Warner sahnesi var. Ve sıkı durun: Sonunda ilk adını öğreniyoruz! Sadece bu da değil, onun Juliette olan katıksız aşkının ve kızın dokunuşuna olan bağışıklığının da derinlerine iniyoruz bir güzel. Eğer daha önce seviyorsam şimdi ne hissediyorum bilmiyorum. Çok çok çok seviyorum Warner'ı! Öyle böyle değil.
İlk kitapta da olduğu gibi Tahereh Mafi'nin farklı ve içten yazım stili bu kitapta da beni kendine hayran bıraktı. Açıkçası özlemişim kadının kalemini. Yine üstü çizili kelimeler, farklı bir anlatım var. Üçüncü kitabı hemen yazmadığı sürece de daha özleyeceğim gibi geliyor.
Kitabı 1 günde bitirdim. Kafamı kaldırmadan okudum. İçine hapsoldum, saatlerce çıkamadım. Şu an bunu yazarken bile hâlâ etkisindeyim. Bu sene okuduğum en iyi kitaplardan biriydi kesinlikle. Tüm duygularımı serseme çevirdi. Ağlasam mı gerilsem mi başka bir şey mi yapsam bilemiyorum. Warner'ın mutlu olmasını istiyorum! Onu daha çok okumak istiyorum! Juliette'nin de sonunda beklediğim kişiye dönüşmesini dört gözle bekliyorum. Ah, bu kitap beni yıktı geçti resmen. Devamını nasıl bekleyeceğim hakkında en ufak bir fikrim yok.
Birkaç Warner alıntısıyla bitireyim yorumu çünkü kendimi tutmazsam daha çok yazacağım.
"Tanrım, bu çok hoş.""Adın mı?""Sadece sen söylediğinde."
"...Arkadaşın olmak istiyorum." Başını salladığını aramızdaki havanın hafif hareketlerinden hissediyorum. "Ümitsizce âşık olduğun arkadaşın olmak istiyorum. Kollarına, yatağına, kafanın içine kısılmış gizli dünyana aldığın arkadaşın. O tür bir arkadaş olmak istiyorum. Konuştuğunda sözlerini ve dudaklarının aldığı şekli aklına kazıyan arkadaşın. Bedeninin her kıvrımını, her çilini, her ürpertisini tanımak istiyorum Juliette..."
Puan: 5
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder