8 Mart 2014 Cumartesi

Kitap Yorumu: Bir Sır Saklı İçimde - Julie Berry


Bir Sır Saklı İçimde'yi bir süredir merakla bekliyordum. Ne kadar fantastik ya da çağdaş kitaplara merakım olsa da bu türde kitapları da sevdiğimi arada bir kendime hatırlatmam gerek. İnsanı derinden etkileyecek, asla unutulmayacak türde kitapları yani.

Kapağına falan aldanmamak gerek. Ben de elimde gezdirirken tipik genç yetişkin paranormal romanı sanılmasına ve burun kıvrılmasına tanık oldum. Ama bu kitap kapağından çok daha fazlası. Tabii yorum yapmam gerekirse ben kapaktaki ağız detayını çok sevdim.

Judith, yıllarca bir adam tarafından esir olarak tutulmuş bir kız. Orada pek çok şeye tanık olduktan sonra birgün evine, kasabasına geri dönüyor. Ama orada olanları anlatamayacak biçimde. Hayatının iki senesinin çalınmış olması yetmezmiş gibi konuşma gücü de elinden alınmış olarak.

Zaten çok konuşkan bir kız değildi Judith. Ancak artık bildiği bir şeyler var. İnsanların ona takındığı tavır, öz annesinin bile onu kafasında koyduğu yer korkunç. Judith varlığı ve yokluğu hiçbir şey ifade etmeyen bir insana dönüşüyor. O kadar yaşanmışlığın arasında da aklını en çok meşgul eden şey çocukluk aşkı Lucas.



Sesi ve varlığı elinden alınmış bir kızın hayata ve kendine yeniden tutunuşunun kitabı Bir Sır Saklı İçimde. Ve bunları aşk ve kendine güvenin yardımıyla yapıyor. Judith'in dilinin kesilmesini imgesel olarak düşündüm hep. Burada bir "kadın" hikâyesi de gizli çünkü. Judith sadece dilsiz olduğu için aşağılanmıyor. Onu kaçıran adamın ona yaptığı muhtemel şeyler için, dilsiz bir kızın yapması gerektiği gibi (!) sadece evinde oturmadığı için ve birini sevdiği için de aşağılanıyor. Kasabanın gazabına uğruyor. Yavaş yavaş kimliğini yeniden kazanma mücadelesi ise neredeyse epik.

Judith'in sırrı tahmin ettiğimden çok daha farklı çıkınca bir hayli afalladım doğrusu. Ancak kitabın gidişatını o kadar sevdim ki... Bir kere oldukça sade fakat şiirsel bir dili var. Judith'in kafasının ve kalbinin içini çok rahat bir biçimde görebiliyorsunuz. Küçük kasabadaki konuşamayan kız olabiliyorsunuz siz de. Lucas'ı anlamaya çalışıp, onu görünce heyecanlanabiliyorsunuz. Bu yüzden okunmalı derim ben. Son derece farklı ve sarsıcı bir kitap. Emeği geçen herkese teşekkürler!

Birkaç alıntı ekliyor ve yazımı çok uzun tutmamaya gayret ediyorum.

Bu akşam ay çıktı, onu görünce ben de dışarıya çıktım, ağaçların tepelerine yükselişini seyredeceğim.
Hatırlıyorum. Gecelerce onun sessizliğinde huzur bulacaktım. Gittiğinde geceler nasıl kararırdı. Ama geri gelirdi mutlaka.
O adamla birlikte geçen yıllarda tek dostumdu ay.
Hâlâ tek tesellim ay benim. 

Darrel bir zamanlar Fransa'dan bir kızın masalını okumuştu anneme, kendilerini İngilizlerden korumalarını söyleyen meleklerin seslerini duyarmış bu kız. Erkek gibi giyinir, ateşli ve etkileyici konuşurmuş. Anayurt sevgisi uğruna bir ordu kurup istilacıların hakkından gelmiş. Cesareti ve ihtirası sonradan yakılarak öldürülmesine sebep olmuş, çünkü cadı ve kafir diye görülmüş.
O kızın ülkesini sevdiğinden daha az mı seviyorum seni?
Seni kurtarmak için söyleyecek sözüm yok.

Asla umut yok. Ben hiçbir şeye layık değilim. Anlatacak kimsem yok, zaten ne halde olduğumu anlatmanın yolu da yok. Mümkün olsa bile uygun sözcükleri bulamazdım. Bu taşınmaz yükü hafifletmeye sözcükler yetmez.
Söğüt ağacıma döküyorum içimi: Yılları elinden alınmış, itibarı, dili, huzuru çalınmış biriyim.
En kötüsü, en acımasız yanı da senin tarafından çalınmış olması.

Puan: 5




Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...