Distopya okumayı ciddi anlamda özlemişim. Sanırım artık vazgeçilmez türüm hâline geldi. Canım sıkıldığı zaman açıp distopya okuyabilirim, o derece seviyorum. Nefes de, tam anlamıyla, ihtiyacım olan kitaptı. Bir sayfasında bile sıkılmadım okurken. Sürükleyici ve şöyle bir düşününce karakterlerin içinde yaşadığı dünya ürkütücüydü.
Nefes’te üç ana karakterimiz var: Alina, Bea ve Quinn. Onların içinde yaşadığı “yeni” dünyada, bitkiler ölmüş ve doğal olarak oksijen miktarı da dibe vurmuş. Dünya nüfusunun pek çoğu oksijenlikten ölürken, geriye kalanlar Nefes adlı şirketin olaya el atmasıyla “Koza” adını verdikleri yeni yaşam alanında hayatlarını sürdürüyorlar. Koza’da ağaçlar var, evet. Ve orada yaşamak için yeterli oksijen var. Ancak ne yazık ki orada da zalim bir eşitsizlik söz konusu. Asıllar, yani toplumun zengin kesimi, oksijeni diledikleri gibi kullanabilirlerken, fazladan oksijen almaya parası yetmeyecek olan daha yoksul kesim, diğer adıyla Yedekler, ise oksijenlerini ellerinden geldiğince tutarlı kullanıp hayata tutunmaya çalşıyorlar.
Hiç oksijensiz bir hayat hayal ettiniz mi bilmiyorum ama daha önce etmediysem bile ben kitabı okurken ettim. Ve inanın bana berbat bir şey. Yedekler, deli gibi çalıştıkları yetmezmiş gibi, sokakta koşamıyor, spor yapamıyor, hattâ öpüşemiyorlar bile. Üstelik üzerlerinde sıkı kurallarla sınırları çizilmiş bir baskıcı güç de var. Tüylerinizi ürpertecek kadar korkunç bir durum ve ben kitabın bu kısmından bir hayli etkilendim.
İşte Quinn, işin kaymağını süren Asıllar’dan biri. Bea ise onun küçüklükten beri tanıdığı en yakın arkadaşı. Quinn, ilk başlarda hiçbir şeyden haberi olmayan ve istediğini almaya alışmış, yüzeysel bir genç adam gibi görünse de özünde oldukça farklı biri. Bir kere Yedekler’i diğer Asıllar gibi ezmiyor ve Bea’yı oldu olası kollamış. Kitabın ilerleyen kısımlarında Quinn’in karakterindeki gelişmeye de tanıklık ediyor ve onu daha bir seviyoruz.
Gelelim Bea’ya. Bea, hayatını bir Yedek olarak sürdürmek zorunda olduğunun bilincinde ve Asıl olmaya dair pek ümidi olmayan, kendi hâlinde bir kız. Tam etliye sütlüye bulaşmaz cinsten. Ve Quinn’e yıllardır sırılsıklam âşık. Ne yazık ki hislerinin karşılıklı olduğu söylenemez. Quinn’in Bea’yı o gözle görmesi için gözlerinin önündeki perdeyi önce indirmesi gerek. Bunun yanında Bea kişilik olarak oldukça yumuşak kalpli ve hassas.
Son olarak Alina’mız var. Grubun tek her şeyin farkında olan insanı. Alina, anne ve babası kaybolduğundan beri kendi ayakları üzerinde durmaya çabalamış bir Direnişçi. Evet, o Koza’daki insanlara uygulanan katı kuralların ve Nefes’in insanları nasıl manipüle etmeye çalıştığının bilincinde. Ve onlara karşı durmak için Direniş’in bir parçası durumuna gelmiş. Tabii Alina, Bea’nın aksine daha sert bir karakter. İdealleri uğruna pek çok şeyi göze alabilir. Buna hayatı da dahil.
Gördüğünüz üzre, üç ayrı karakter ve üç ayrı yaşam stili var. Bu sayede yaşadıkları dünyayı her kesimin gözünden ayrı ayrı, yani farklı bakış açılarıyla, görebiliyoruz. Ki bence bu kitabın en güzel kısımlarından biriydi. Genelde karakter geçişi olan kitaplarda konudan konuya atlayışta sıkıntılar olur fakat Nefes’te bunu hiç yaşamadım. Olaylar birbirlerine iyi bir şekilde bağlanmıştı.
Quinn, Alina ve Bea’nın yolları bir yerde kesişecek elbette. Kitabın içeriğini çok da anlatmak istemiyorum çünkü okurken benim hissettiklerimi siz de hissedin istiyorum. Dediğim gibi, kitaptaki oksijensiz dünya beni çok etkiledi. Bunun en önemli nedeni bizim de bir gün kendimizi böyle bir durumun ortasında bulabilme imkânımızın yüksek olması. Gelişen teknoloji ve artan doğaya karşı duyarsızlıkla birlikte bizim dünyamızından da, ne zaman olur bilinmez ama, oksijen bakımından böylesine muhtaç durumuna düşmesi imkânsız değil. Bunu bilerek okursanız hem kitaptan daha çok zevk alacak hem de böylece bazı şeylerin bilincine varmış olacaksınız.
Genel olarak bakacak olursam; zevkle okudum Nefes’i. Her distopyada olduğu gibi bunda da detaylandırmanın eksik olduğunu düşünüyorum ama galiba bu konuda sorun benim. Her şey iyice önüme dökülsün ki ona göre okumaya devam edeyim istiyorum. Kurgu, karakter gelişimi çok iyiydi. Heyecan bakımından da yeterliydi. Kısaca distopya sevenlerin ve yukarıda okuduklarından etkilenenlerin okumayı düşünmesinde fayda var.
Ve izninizle şimdi resmi olarak serinin ikinci kitabını bekleme evresini başlatıyorum.
Puan: 4
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder