10 Aralık 2011 Cumartesi

Kitap Yorumu: Kralların Çarpışması - George R.R. Martin


Sonunda Kralların Çarpışması'nı da sona erdirmiş bulunuyorum. Buz ve Ateşin Şarkısı serisinin ikinci kitabı Kralların Çarpışması sayfa sayısı 1000i aştığı için iki kısıma bölünmüştü bilindiği gibi. Söylemeden geçmeyeyim, kapak tasarımı bir harika. Bakmaya doyamıyorsunuz ne kadar Taht Oyunları'nın ilk baskısıyla uyumsuz olsa da.

Kısa yorumum yine "muhteşem" olduğu yönünde. Serinin ilk kitabı kadar etkiledi beni. Hatta bazı zamanlar aklımdan çıkaramayacağım kadar etkisinde bıraktı, rüyalarıma girdi. İki kısmı da bir gram bile sıkılmadan heyecanla okudum. George Martin ne kadar usta bir yazar olduğunu yine göstermiş ve deyim  yerindeyse "döktürmüş". Karakter bolluğuna bolluk katılırken aralarındaki ilişkiler ustaca bağlanmış. Fantastik ögeler daha çok artmış ve şaşırtıcı gerçekler de öyle. Yazarın en sevdiğim ama bazen de sinir olduğum yönü de bu zaten. Beklenmedik zamanlarda öyle şeyler çıkıyor ki bir süre kitabı kapatıp nefes alma ihtiyacı duyuyorsunuz. Bu kitapta da bu türde birkaç olay vardı. Entrikalar, sırlar, gerçekçi karakterler ve nefis yazım tarzıyla su gibi akıp gidiyor kitap.

Kitabın tanıtım yazısında da belirtildiği gibi Yedi Krallık'ta dört kral baş göstermiş durumda. Kral Robert'in ölümünden sonra tahta geçen Kral Joffrey (artık herkesin bildiği üzere aslında Cersei ve Jaime'den olma, Robert'ın varisi değil), Robert'in büyük erkek kardeşi Stannis Baratheon, küçük kardeşi Yüksek Bahçe'nin kralı Renly Baratheon ve Kuzeyin Kralı Robb Stark. Kitap, Stannis'in kalesindeki Üstat Cressen'le başlıyor. Stannis'in karısının inandığı Işık Tanrısı rahibesi Kırmızı Kadın Melissandre, Stannis'e tanrısını, bunun karşılığında da Demir Taht'ı sunuyor. Renly'nin karşısında şansı olmadığını bilen Stannis çok geçmeden Işık Tanrısı'nın alevli sancağını Baratheon sancağıyla birleştiriyor ve Melissandre'nin karanlık güçlerini de kabul etmiş bulunuyor. 

Diğer yandan babasının yerine Kral Eli olan Tyrion Lannister sarayı yavaş yavaş öğrenmeye ve kontrolünde tutmaya çalışmaktadır. Bir yandan savaşa hazırlanırken bir yandan da ablası Cersei'nin entrikalarından korunmaya çalışıyordur. Üstelik Varys ve Serçeparmak güvenilir görüntüleriyle kafasını karıştırmaktadır. Yine Kral Toprakları'nda Kızıl Kale'de tutsak kalan aynı zamanda Joffrey'in nişanlısı olan Sansa Stark tamamen ihanete uğramıştır. Sevdiğini sandığı eski prens yeni kral Joffrey'den, kraliçeden ve saraydaki herkesten ölesiye nefret etmektedir. Babasının ölüm emrini veren bu adamlarından arasından kurtulmak için her şeyini verebilecek durumdadır. Bu arada bu kitapta Sansa ve Tazı arasındaki diyalog giderek tuhaflaşıyor. Tazı bir gün kızı kurtarırken diğer gün vahşi tavırlarıyla korkutmadır. Arya ise Kara Kardeşler'den Yoren tarafından Sur'a götürülen bir kafileye dahil edilmiştir. Erkek çocuğu Arry kılığında Kışyarı'na kavuşacağı günü beklemektedir. Bence Kralların Çarpışması'nın favori karakterlerinden biri de Bran'di. Bacakları sakat olan Bran, abisinin de savaşa gitmesiyle Kışyarı'nın başında duruyordu hatırlayacağınız üzere. Kitapta ise Bran'in rüyalarında kendini ulukurdu Yaz olarak gördüğünü okuyoruz. Ve rüyaları bunlarla da sınırlı değil. Ona bu konuda yardım eden ise Çamur Adamlar'ın iki veliahtı oluyor. 

Taht Oyunları bittiğinde benim en merak ettiğim soru Daenerys Targaryen'e ne olacağıydı. Khal Drogo'yu, bebeğini ve Khalasar'ının çoğunu kaybeden Dany bunun karşılığında üç ejderhaya sahip olmuştu. Şimdi ise Khalasar'ını yeniden toplama ve İşgalcilerin ele geçirdiği tahtı geri kazanma çabalarına şahit oluyoruz. Dany'nin macerasında tabii ki büyü eksik olmuyor. Ve Jon Kar. Jon hâlâ Gece Nöbetçileriyle ancak onlar da surun ötesinde Yabanılların üzerine doğru harekete geçmiş durumdalar. Diyarda kralların çarpışması devam ederken Sur'un ötesinde korkunç yaratıklar kol geziyor. 

Ve hikaye yine pek çok ağızdan anlatılmaya devam ediyor. George R.R. Martin hiçbir karakterine yabancılık duymadan, tıpkı onlarmış gibi  yazıyor. Bazı sürpriz karakterler seriden sonsuza kadar ayrılırken bazıları da yeni dahil oluyor. Kafa karışıklıkları için her iki kısmın da arkasında yer alan eklere bakmakta yarar var.  Bir yorumda denildiği gibi; "Martin, birinci ciltteki vaadini fazlasıyla yerine getiriyor ve yazılmış en iyi fantastik eser olmaya aday serisine devam ediyor." Eğer Buz ve Ateşin Şarkısı'nın ilk kitabını okuduysanız bu kitabı ya çoktan almış ya da listenizin baş köşesine yerleştirmişsinizdir. Ama eğer henüz okumadıysanız bu seri kaçırılmaya gelmez. Bu arada kitapta ilk defa serinin ismi 'Buz ve Ateşin Şarkısı' geçiyor. Üçüncü kitap A Storm of Swords'u heyecandan öte, çılgınca bekliyorum. 

Keyifli okumalar.

Puan: 5


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...