31 Aralık 2011 Cumartesi

Ne okusam, ne okusam?

Benim İçin Öl - Amy Plum 
Akılçelen Kitaplar 
Henüz çıkmadı.
 Tanıtım:
Paris’in muhteşem dekorunda geçen Benim İçin Öl’de, Amerika’da anne babasını trafik kazasında kaybedince, ablasıyla dedelerinin yanına taşınmak zorunda kalan Kate ile onun saf güzelliğine tüm benliğini kaptıran yakışıklı Fransız genci Vincent’ın ruhlara işleyen aşkları anlatılıyor.

On altı yaşındaki Kate, Brooklyn’den, Paris’e taşındığında, acı günlerini kitap okuyarak ve sanatla iç içe geçirerek atlatmaya çalışır. O sırada, uyur hâldeyken bile onu görebilen bir çift gözün kendisini aşkla izlediğinden habersizdir. Kate’in, bir kafede kitap okurken gördüğü ve tüm genç kızların yüreğini hoplatacak kadar yakışıklı olduğundan kendisine hiç takılmayacağını düşünerek iç geçirdiği Vincent’ın gözleridir bunlar.

Vincent ile Kate kendilerini karşı konulmaz bir aşkın kollarına bırakırlar. Ama bu aşkın önünde gizemli ve ürkütücü bir engel vardır. Vincent normal bir insan değildir. Hayatını her gün riske atmasına neden olan korkunç bir yazgıya mahkûmdur. Ayrıca onu ve tüm ırkını yok etmeye çalışan ölümsüz ve tehlikeli düşmanlara karşı koymak zorundadır.

Okurken nefes nefese kalacağınız Benim İçin Öl’ün yazarı Amy Plum, paranormal üçlemesinin bu ilk kitabıyla gençlerin kalbinde şimdiden taht kuruyor.


“Gizemli ve romantik bir aşkı anlatan bu romanı elimden bırakamadan bir çırpıda okuyup bitirdim.”

New York Times en çok satanlar listesinde 1 numara olan Kanatlar dizisinin yazarı Aprilynne Pike.
Rüzgarın Adı - Patrick Rothfuss
İthaki Yayınları / 736 sayfa
35 TL
 Tanıtım:
BENİM ADIM KVOTHE

Uyuyan höyük krallarından prensesler kaçırdım. Trebon kasabasını yakıp kül ettim. Felurian’la bir gece geçirdim ve hem canıma hem de aklıma mukayyet olabildim. Çoğu insanın kabul edildiğinden daha küçük bir yaşta Üniversite’den atıldım. Başkalarının gündüz gözüyle ağızlarına almaktan bile korktukları yollardan ay ışığı altında geçtim. Tanrılarla konuştum, kadınlar sevdim ve ozanları ağlatan şarkılar yazdım.

Belki beni duymuşsunuzdur.

Fantastik kurgu edebiyatının eşsiz bir masalı, bir kahramanın kendi ağzıyla anlattığı öyküsü işte böyle başlıyor. Bir keder öyküsü bu... bir kurtuluş öyküsü... bir adamın evrenin anlamını arayışının ve gerek o arayışın gerekse de onu sürdürmesini sağlayan gem vurulamaz iradenin bir efsaneye dönüşmesinin öyküsü...

“Rothfuss, Rüzgarın Adı ile başlayan bu muazzam hikâyede nereye giderse gitsin iyi bir şarkıyı taşıması gibi bizi de yanında götürecek.”

Ursula K. Le Guin
Cerrah - Tess Gerritsen
Doğan Kitap / 300 sayfa
18 TL
Tanıtım: 
Bu romanın her satırından kan sızıyor... Kitaba adını veren, planlı ve kanlı katil Cerrah gerilimi her an ayakta tutuyor.
Dr. Catherine Cordell Savannah’da seri cinayetler işleyen bir katilin vahşi saldırısına uğramıştır. Saldırgandan onu silahla vurarak kurtulmayı başarmıştır. Şimdi Boston’dadır. Ancak başka bir katil bu kentte de gerilim yaratmaktadır. Kadınların rahimlerini kesip alan ve korkunç işkencelere tabi tutan adama Cerrah adı verilmektedir. Catherine Cordell birdenbire bu katilin de hedefi haline gelecektir.
Çok satanlar listesinin müdavimlerinden Tess Gerritsen’in insan bedenini ve ruhunu en ince ayrıntısına kadar tarif ettiği tıbbî gerilim romanlarından beşincisi olan "Cerrah", inandırıcı kahramanları, sürükleyici diyalogları ve sürekli tırmanan gerilim duygusuyla bu türü sevenlerin hayran olacağı tarzda bir roman. Doğan Kitap’ın yılın gerilim romanı olmasını beklediği "Cerrah"da Gerritsen tıpkı kahramanının neşterini kullandığı gibi kalemini ustaca oynatıyor.

 
Işık Tanrıçası - P.C. Cast
Pegasus Yayınları / 432 sayfa
20 TL
Tanıtım:
Dekoratör Pamela Gray aşk arayışından vazgeçmek üzeredir. Bencil adamlarla uğraşmaktan bıkıp usanmıştır. Artık tanrı gibi birisine âşık olmak istiyordur. Bu isteğini dillendirirken farkında olmadan çağırdığı Tanrıça Artemis ise onun için çok farklı planlar yapar.

İkiz kardeşler Apollon ve Artemis, artık kendilerine değer verilmeyen bir dünyaya, Las Vegas Krallığı’na gönderilir. Artemis’in bu dünyada aklına gelebilecek en son şey, bir ölümlünün dileğini yerine getirmektir ama sonunda bu dileği gerçekleştirebilmek için erkek kardeşinin yardımına ihtiyaç duyar. Yalnız bir kadına aşkı yeniden tattırmak için yakışıklı ve çekici Işık Tanrısı’ndan daha iyisi de yoktur.

Fakat Apollon, topuklu ayakkabılarının üzerinde etrafı ateş gibi yakan bu ölümlü kadın için tam olarak hazır değildir. Pamela bir ölümlü olmasına rağmen bir tanrıça ruhu taşımaktadır fakat hayatın kumardan ibaret olduğu Günah Şehri’nde, tüm korkularından arınıp yeniden âşık olma cesaretini gösterebilecek midir?
 

24 Aralık 2011 Cumartesi

Kitap Yorumu: Zehir Yiyenler ve Diğer Hikayeler - Holly Black


Tanıtım:
Öpücükleri ölümcül, zehirli kızlar... Şeytanla girişilen bir yemek yeme yarışı... Aşk arayışıyla Demirülke'ye geri dönen periler... Manyakça bir Baküs ayinine dönüşen bir mezuniyet balosu... Karanlık fantastiğin usta kalemi Holly Black, tüyleri diken diken eden tuha ıkta, gerilim dozu hiç düşmeyen, beklenmedik bir mizaha sahip on iki öyküyle iyi tanıdığınızı sandığınız fantastik yaratıkları bambaşka bir kılığa büründürüyor. New York Times Çoksatanlar Listesi yazarlarından Holly Black, her zamanki kara üslubuyla okurlara on iki ayrı öykü sunuyor. Black’in hayranları, onun kaleminde alışkın oldukları, sınırları zorlayan, hiç de sevimli olmayan bir fantastik dünyaya Zehir Yiyenler’de yeniden kavuşacaklar.

Yorum:
Holly Black'in tarzını seviyorum!

Kısa hikayelerden bu kadar hoşlanacağımı hiç düşünmezdim. Holly Black'i Beyaz Kedi'de de sevmiştim ama bu küçük hikayeler onu çok daha iyi anlamamı ve kendimle bağdaştırmamı sağladı. Elinize aldığınız anda bitebilecek, masal anlatır gibi bir kitap. Bazı hikayeler gerçek anlamda karanlıktı. Bazıları ise gülümseyerek okuyacağınız derecede eğlenceli. Aslında hepsi hoşuma gitti ancak aralarında öne çıkanlar da oldu elbette.

Soğuk Kasaba'daki En Soğuk Kız: Bir tür vampir hikayesiydi. Matilda'nın "kaybolmuşluğu" hissettirircesine yazılmıştı. Sevdiğim cinsten karanlık bir tarafı vardı.

Talihin Dönüşü: En sevdiklerimden biriydi. Arka kapakta "şeytanla girilen bir yemek yeme yarışı" yazıyor. Hikaye başka türlü özetlenemezdi herhalde. Oldukça eğlenceli ve şaşırtıcıydı.

Gece Pazarı: Perileri okumayı sevdiğimden tam olarak emin değildim. Bu antolojide Black, onlara bolca yer vermişti ve sayesinde tuhaf dünyalarından hoşlandığımı anladım. Bu hikayede onlardan biriydi.

In Vodka Veritas: En eğlencelilerden biri. Baküs ayini nedir bilir misiniz? Peki bir lise balosunda yapılırsa nasıl olur? İçinde barındırdığı Latince cümlelerle beni kendine daha da bağladı.

Kağıt Makası Keser: Kesinlikle favorilerimden biri. İçinden alıntıları araklayıp bir kenara not etmeden duramadım. Benim gibi kitap bağımlıları için okunması şart bir hikaye. 

Zehir Yiyenler: Okuyunca kapağın bu hikayeye ne kadar uygun olduğunu anladım. Tuhaftı, etkileyiciydi ve gerçekten karanlık bir öyküydü. 


Kitaptan Bir Alıntı: 

"Japon şiltesinin üzerinde birlikte kıvrılıp birbirlerine kitap okumalarını anımsadı. Yeni bir kitabı, bir tepeden bungee yaparak atlarkenkine benzer bir korkuyla açtığını gülerek itiraf edişini hatırladı. Muhtemelen kayalara çarpmayacağını biliyordu ama hiç gerçekten emin olamıyordu. Linda anlamıyordu. O korkmadan, olayların nasıl sonuçlandığına aldırmadan okurdu."

Ve son olarak bana bu kitabı hediye olarak yolladıkları için DEX'e teşekkürlerimi gönderiyorum. 
Keyifli okumalar.

Puan: 4


10 Aralık 2011 Cumartesi

Kitap Yorumu: Kralların Çarpışması - George R.R. Martin


Sonunda Kralların Çarpışması'nı da sona erdirmiş bulunuyorum. Buz ve Ateşin Şarkısı serisinin ikinci kitabı Kralların Çarpışması sayfa sayısı 1000i aştığı için iki kısıma bölünmüştü bilindiği gibi. Söylemeden geçmeyeyim, kapak tasarımı bir harika. Bakmaya doyamıyorsunuz ne kadar Taht Oyunları'nın ilk baskısıyla uyumsuz olsa da.

Kısa yorumum yine "muhteşem" olduğu yönünde. Serinin ilk kitabı kadar etkiledi beni. Hatta bazı zamanlar aklımdan çıkaramayacağım kadar etkisinde bıraktı, rüyalarıma girdi. İki kısmı da bir gram bile sıkılmadan heyecanla okudum. George Martin ne kadar usta bir yazar olduğunu yine göstermiş ve deyim  yerindeyse "döktürmüş". Karakter bolluğuna bolluk katılırken aralarındaki ilişkiler ustaca bağlanmış. Fantastik ögeler daha çok artmış ve şaşırtıcı gerçekler de öyle. Yazarın en sevdiğim ama bazen de sinir olduğum yönü de bu zaten. Beklenmedik zamanlarda öyle şeyler çıkıyor ki bir süre kitabı kapatıp nefes alma ihtiyacı duyuyorsunuz. Bu kitapta da bu türde birkaç olay vardı. Entrikalar, sırlar, gerçekçi karakterler ve nefis yazım tarzıyla su gibi akıp gidiyor kitap.

Kitabın tanıtım yazısında da belirtildiği gibi Yedi Krallık'ta dört kral baş göstermiş durumda. Kral Robert'in ölümünden sonra tahta geçen Kral Joffrey (artık herkesin bildiği üzere aslında Cersei ve Jaime'den olma, Robert'ın varisi değil), Robert'in büyük erkek kardeşi Stannis Baratheon, küçük kardeşi Yüksek Bahçe'nin kralı Renly Baratheon ve Kuzeyin Kralı Robb Stark. Kitap, Stannis'in kalesindeki Üstat Cressen'le başlıyor. Stannis'in karısının inandığı Işık Tanrısı rahibesi Kırmızı Kadın Melissandre, Stannis'e tanrısını, bunun karşılığında da Demir Taht'ı sunuyor. Renly'nin karşısında şansı olmadığını bilen Stannis çok geçmeden Işık Tanrısı'nın alevli sancağını Baratheon sancağıyla birleştiriyor ve Melissandre'nin karanlık güçlerini de kabul etmiş bulunuyor. 

Diğer yandan babasının yerine Kral Eli olan Tyrion Lannister sarayı yavaş yavaş öğrenmeye ve kontrolünde tutmaya çalışmaktadır. Bir yandan savaşa hazırlanırken bir yandan da ablası Cersei'nin entrikalarından korunmaya çalışıyordur. Üstelik Varys ve Serçeparmak güvenilir görüntüleriyle kafasını karıştırmaktadır. Yine Kral Toprakları'nda Kızıl Kale'de tutsak kalan aynı zamanda Joffrey'in nişanlısı olan Sansa Stark tamamen ihanete uğramıştır. Sevdiğini sandığı eski prens yeni kral Joffrey'den, kraliçeden ve saraydaki herkesten ölesiye nefret etmektedir. Babasının ölüm emrini veren bu adamlarından arasından kurtulmak için her şeyini verebilecek durumdadır. Bu arada bu kitapta Sansa ve Tazı arasındaki diyalog giderek tuhaflaşıyor. Tazı bir gün kızı kurtarırken diğer gün vahşi tavırlarıyla korkutmadır. Arya ise Kara Kardeşler'den Yoren tarafından Sur'a götürülen bir kafileye dahil edilmiştir. Erkek çocuğu Arry kılığında Kışyarı'na kavuşacağı günü beklemektedir. Bence Kralların Çarpışması'nın favori karakterlerinden biri de Bran'di. Bacakları sakat olan Bran, abisinin de savaşa gitmesiyle Kışyarı'nın başında duruyordu hatırlayacağınız üzere. Kitapta ise Bran'in rüyalarında kendini ulukurdu Yaz olarak gördüğünü okuyoruz. Ve rüyaları bunlarla da sınırlı değil. Ona bu konuda yardım eden ise Çamur Adamlar'ın iki veliahtı oluyor. 

Taht Oyunları bittiğinde benim en merak ettiğim soru Daenerys Targaryen'e ne olacağıydı. Khal Drogo'yu, bebeğini ve Khalasar'ının çoğunu kaybeden Dany bunun karşılığında üç ejderhaya sahip olmuştu. Şimdi ise Khalasar'ını yeniden toplama ve İşgalcilerin ele geçirdiği tahtı geri kazanma çabalarına şahit oluyoruz. Dany'nin macerasında tabii ki büyü eksik olmuyor. Ve Jon Kar. Jon hâlâ Gece Nöbetçileriyle ancak onlar da surun ötesinde Yabanılların üzerine doğru harekete geçmiş durumdalar. Diyarda kralların çarpışması devam ederken Sur'un ötesinde korkunç yaratıklar kol geziyor. 

Ve hikaye yine pek çok ağızdan anlatılmaya devam ediyor. George R.R. Martin hiçbir karakterine yabancılık duymadan, tıpkı onlarmış gibi  yazıyor. Bazı sürpriz karakterler seriden sonsuza kadar ayrılırken bazıları da yeni dahil oluyor. Kafa karışıklıkları için her iki kısmın da arkasında yer alan eklere bakmakta yarar var.  Bir yorumda denildiği gibi; "Martin, birinci ciltteki vaadini fazlasıyla yerine getiriyor ve yazılmış en iyi fantastik eser olmaya aday serisine devam ediyor." Eğer Buz ve Ateşin Şarkısı'nın ilk kitabını okuduysanız bu kitabı ya çoktan almış ya da listenizin baş köşesine yerleştirmişsinizdir. Ama eğer henüz okumadıysanız bu seri kaçırılmaya gelmez. Bu arada kitapta ilk defa serinin ismi 'Buz ve Ateşin Şarkısı' geçiyor. Üçüncü kitap A Storm of Swords'u heyecandan öte, çılgınca bekliyorum. 

Keyifli okumalar.

Puan: 5


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...