14 Ağustos 2014 Perşembe

30. ÜKG Blog Turu: Duvarların Dili Olsa - Alice Clayton



 
Bazen duvarlar o kadar incedir ki tutku aradan sızıverir. "Ah, tanrım."
Tak.
"Ah, aaahhh."
Tak tak.
Neler oluy...
"Oh, aahh, çok iyi!"

Caroline, San Francisco'daki yeni dairesinde ilk uykusundan işte böyle uyandı. Çapkın komşusunun adeta küçük bir haremi vardı. Her gece başka bir kadınla, Caroline'ın yatak başındaki tabloyu kafasına düşürecek kadar hızla duvarları gümbürdetiyordu. Hatta Caroline'ın kedisi Clive bile bu seslere kayıtsız kalamamış, düz duvara tırmanmaya başlamıştı. Artık uyku haramdı. Kapı deliğinde nöbet tutmasına rağmen bu gizemli adamın neye benzediğini bir türlü göremiyor, meraktan ve sinirden çıldırıyordu. En sonunda, bir gece, bu tantanaya daha fazla dayanamayıp hışımla adamın kapısını çaldı. İlk görüşte aşk, hiç bu kadar eğlenceli, komik ve tutkulu yazılmamıştı…


"Çıtır çerezlik kitap nedir?" diye sorulsa cevabım Duvarların Dili Olsa/Wallbanger olur. Şimdi efendim, kitabı uzun zamandır bilmeme rağmen hiç doğru düzgün ilgimi çekmemişti. Malum, türden bir hayli soğumuş biri olarak "Aman benden uzak dursun" diyerek yanına bile yanaşmamıştım. Tur kitabımız olmasına kısmetmiş.

Bu yorumu "yetişkin romanstan soğuyan bir okur" gözüyle yazıyorum. Öncelikle kitap sanıldığı gibi eğlenceli. Benden geçer puan almasının ilk sebebi bu. Ancak sürekli sırıttıran türde bir eğlenceli kavramı değil bu bahsettiğim. Sıkmayan, ama çok bir şey de vermeyen bir eğlence. İkinci artısı da türünün kitaplarının aksine entrikadan falan uzak olması. Romantik-komedi diyebiliriz belki kitaba. Biraz daha on sekiz yaş üstü versiyonu. 


Çok farklı esprilerin kullanılmaması beni azıcık hayal kırıklığına uğrattı. Dediğim gibi, bilindik güldürücülerden yola çıkmış, biraz farklı bir tarz kullanarak kitabı chick-lit'imsi bir tarza dönüştürmüş Alice Clayton. Ana karakterler ise beklediğimin tersi çıkarak çizelgede yükseklere doğru bir ok daha çektiler. Ben Simon'u (nam-ı diğer Wallbanger ya da Duvardelen) kasıntı bir tip falan olur diye düşünmüştüm. Caroline'i de ne bileyim, pembe gecelik lafını falan duyunca kokoş barbielerden biri olarak hayal etmiştim. Neyse ki öyle değilmiş. İki karakter de gerektiği kadar samimi. Ancak bunu yan karakterler için söylemeyeceğim. Onlar biraz klişeydi bence. 

Kitapta dikkatimi çeken ve beni rahatsız etmese de söyleme ihtiyacımı tetikleyen şey özünün fanfiction olduğunu belli etmesi oldu. Bilen biliyordur; Duvarların Dili Olsa/Wallbanger aslında online yayınlanan bir Twilight fanfictionıydı. Daha sonra haklarını bir yayınevinin almasıyla karakterler üstünde oynandı ve sanırım kurgu üzerinde de değişiklik yaparak satışa sunuldu. Özellikle yan karakterlerin asıllarının kimler olduklarını anlamak çok kolay. Hatta işin kötü yanı, hemen ilk halleri olarak gözünüzde canlanıyor. Bunu da belirtmeden geçemedi takıntılı kafam.

Dediğim gibi; kitap, istenirse bir oturuşta bile okunabilecek, güzel zaman geçirmenizi sağlayacak nitelikte. Üstelik içinde Clive adında muhtemelen kendini insan zanneden ve adeta benim gibi psikopat kedi severler için yazılmış bir kedi barındırıyor. Aşırı farklı olmasa da ayrılma-barışma gibi insanı sinir eden unsurlar yok, malum sahneler sonda üst üste yığıldığı için beni bir süre sonra baymış olsa da abartı değil. Yani "çıtır çerezliğin" hakkını veriyor.

"Yetişkin romanstan soğuyan okur" gözüyle Duvarların Dili Olsa böyle. Türün müdavimleri büyük ihtimalle benden daha çok sevecektir.

(Bu arada uzun zaman sonra yorum yazmaya geri dönmek harikaymış! Bir ara çenem düşecek gibi oldu ama toparlamak zorunda kaldım kendimi. Umarım gaza gelirim de daha çok yazarım bu ara. Esen kalın!) [Parantezin parantezi: O "Esen kalın!"ı neden parantez içinde yazdığını kendisi de bilmiyor.]

Puan: 3





Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...